KASAPHANE Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

KASAPHANE harflerini içeren 5 harfli 21 kelime bulunuyor. 5 harfli KASAPHANE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ASHAP14, HESAP14, HASPA14, HASEP14, SEHPA14, KAHPE13, AKPAS10, HAKAS10, KASAP10, PASAK10, SAPAN10, SAPAK10, SAHNE10, SAHAN10, AHENK9, HANAK9, HANEK9, HAKAN9, KAPAN9, NAHAK9, AKSAN6

AKSAN (Kelime Kökeni: Fransızca accent)

[isim]

  • Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği

    Sesi tok, aksanı düzgündü. - Necip Fazıl Kısakürek

[dil bilgisi]

  • Vurgu

Birleşik Kelimeler: aksanı bozuk

AHENK (Kelime Kökeni: Farsça āheng)

[isim]

  • Uyum

    Sesi alaylı bir ahenkle kadının kulaklarına çarptı. - Mithat Cemal Kuntay

[mecaz]

  • Uzlaşma

    Biz bu işin içine girmeyelim. Ahengi bozarız. - Haldun Taner

[eskimiş]

  • Ezgi

    Tamtamların yeni ahengiyle raks başladı. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ahengi bozulmak
  • ahenk almak
  • ahenk kurmak
  • ahenk sağlamak
  • ahenk vermek
  • ahenk yapmak

Birleşik Kelimeler: ahenk kaidesi, ahenk tahtası

HANAK

[isim]

  • Ardahan iline bağlı ilçelerden biri

HANEK (Kelime Kökeni: Arapça ḥanek)

[isim]

[halk ağzında]

  • Söz, konuşma

HAKAN

[isim]

[tarih]

  • Türk, Moğol ve Tatar hanları için `hükümdarlar hükümdarı` anlamında kullanılan bir unvan
  • Osmanlı padişahlarına verilen unvan

KAPAN

[isim]

  • Bazı hayvanları yakalamak için kullanılan, hayvanın ayağının değmesiyle işleyen tuzak

[mecaz]

  • Düzen, hile

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kapana düşmek (veya girmek veya kısılmak veya koymak veya tutulmak veya yakalanmak)
  • kapana düşürmek (veya kıstırmak)
  • kapana sıkıştırmak
  • kapan kurmak

Birleşik Kelimeler: kurt kapanı, yağmur kapanı

[isim]

[eskimiş]

  • Pazara satılmak üzere gelen yiyecek maddelerinin tartıldığı resmî büyük kantar ve bu kantarın bulunduğu yer

NAHAK (Kelime Kökeni: Farsça nā + Arapça ḥaḳḳ)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Haksız, gereksiz

    Talihin sana bilasebep verdiği nahak bir mükâfatın kıymetini takdir edemiyorum. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: nahak yere

AKPAS

[isim]

[bitki bilimi]

  • Lahana, turp, şalgam, karnabahar vb. bitkilerin kök dışındaki bütün bölgelerine yerleşebilen, özellikle semizotugillerde karşılaşılan yosunumsu mantar (Albugo candida)

HAKAS

[isim]

  • Rusya'daki Hakas Cumhuriyeti'nde yaşayan Türk halkı ve bu halktan olan kimse

KASAP (Kelime Kökeni: Arapça ḳaṣṣāb)

[isim]

  • Sığır, koyun gibi eti yenecek hayvanları kesen veya dükkânında perakende olarak satan kimse

    Kasapla barışıp kendini benimsetince belki de yanında çalıştırırdı. - Muzaffer Uyguner

  • Et satılan dükkân

[sıfat]

[mecaz]

  • Kan dökücü, hunhar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kasaptaki ete soğan doğranmaz
  • kasap, yağı bol bulunca gerisini yağlar

Birleşik Kelimeler: kasaphane, kasap havası

PASAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Kir

    Başta yağlı bir fes, boyunda pasak içinde yakalık ve kravat. - Salâh Birsel

SAPAN

[isim]

  • İki ucu ip, ortası örme veya meşin olan bir taş atma aracı

    Gökçe Bacı, bağrına saplanan bir okla, sapan sallayan eli havada, yere düşüyor. - Tarık Buğra

  • Genellikle çocukların kuş vurmak için kullandıkları, iki ucuna lastik ve lastiklerin arasına da geniş bir meşin parçası bağlı bulunan çataldan oluşan araç, kuş lastiği

    Cebine sakız gibi kuru üzümü doldurdun mu elde sapan, incir kuşu avına çıkarsın. - Attila İlhan

  • Kaldırılacak bir şeyin üzerine geçirmek için halattan yapılan çember

[teknik]

  • Makarayı bir yere bağlamak için tablaların çevresine geçirilen halat veya demir kuşaklar

Birleşik Kelimeler: kar sapanı

SAPAK

[isim]

  • Bir ana yoldan ayrılan yolun başlangıç noktası
  • Akarsuyun kollara ayrıldığı yer

[sıfat]

  • Sapaklığı olan

SAHNE (Kelime Kökeni: Arapça ṣaḥne)

[isim]

  • İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk

    Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu. - Metin And

  • Görüntü

    Resim bir av sahnesini canlandırıyordu.

[mecaz]

  • Tanık olunan, gözlenen olay

    Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. - Aka Gündüz

[mecaz]

  • Bir konu veya çalışma çevresi, çalışma dalı

    Politika sahnesinde adları duyulan kişiler.

[tiyatro]

  • Bir oyun veya filmin başlıca bölümlerinden her biri

    Gök Korsan konusunu açtığımda, henüz tasarlama hâlindeyken yazdığım bazı sahneleri okumuştu. - Cahit Uçuk

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sahne almak
  • sahne olmak
  • sahneye çıkmak
  • sahneye koymak

Birleşik Kelimeler: sahne dengesi, sahne sanatları, döner sahne

SAHAN (Kelime Kökeni: Arapça ṣaḥn)

[isim]

  • Derinliği az olan kap

    Büyük bir bakır sahan içinde tarhana çorbası vardı. - Necati Cumalı