[isim]

[eskimiş]

• Gereksiz, anlamsız, boş söz

[isim]

• Atak olanın durumu veya atak bir biçimde yapılan iş, davranış, cüret

  Kara Yusuf ve arkadaşlarındaki ataklık halkı sarıyor. - Tarık Buğra

[sıfat]

• İlgili

[sıfat]

• Altısı bir arada, altı taneden oluşmuş

• Altı tane alabilen

  Altılık bir kutu.

• Düzinenin yarısı

[isim]

• Alık olma durumu, belahet

[sıfat]

• İçinde katık bulunan

[isim]

• Katı (I) olma durumu

[mecaz]

• Acımasız, duygusuz olma durumu

  Öğretmenlik için lazım gelen metaneti ve kalp katılığını belki bu sayede kazanırım. - Reşat Nuri Güntekin

[sıfat]

• İçine yabancı madde katılmış olan, karışık, saf olmayan

[isim]

• Yüksekliği az olan alan

[mecaz]

• Küçük düşürme, hor görme

[sıfat]

• Çatalı olan

• Çatal durumunda olan

• Pürüzlü (ses)

[mecaz]

• İki veya daha çok ihtimali olan

[sıfat]

• Kalçası geniş olan

[isim]

• Atçının yaptığı iş

[isim]

• Açık olma durumu, aleniyet

• Uzaklık, mesafe

  O köprünün açıklığı da hemen hemen aynı açıklıkta bizim köprüyle. - Ayşe Kulin

• Bitki örtüsü olmayan, çıplak yer

• Boş ve geniş yer, meydanlık

• Gerçeği olduğu gibi yansıtma durumu

  Demokrasi bir açıklık rejimidir.

[edebiyat]

• Bir söz veya yazıda maksadın açık olması özelliği, duruluk, vuzuh

  Onlar bu faaliyetleriyle övünedursunlar konuşup yazmada açıklık erdemi yeter de artar bile gerçek aydınlara. - Nermi Uygur

[fizik]

• Dürbün, fotoğraf makinesi vb. optik araçlarda ağız çapı, ışığın girebildiği delik

Ata Sözleri ve Deyimler

• açıklığa kavuşmak
• açıklık getirmek
• açıklık kazanmak

[isim]

• Çalısı çok olan yer

  Bir koyağa girip küçük bir çalılığa saklandılar. - Yaşar Kemal

[sıfat]

• Çakılı olan

  Kumsal topraktan, dibi çakıllı suya girdi. - Cahit Uçuk