KAKMACILIK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

KAKMACILIK harflerini içeren 6 harfli 26 kelime bulunuyor. 6 harfli KAKMACILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ACIMIK12, ALIMCI12, AKIMCI12, ACIMAK11, ACILIK11, ACIKMA11, ACIKLI11, AKILCI11, ILICAK11, KAMACI11, KALICI11, LAMACI11, CAMLIK11, LAKACI10, CAKALI10, ILIMAK9, AMALIK8, IKLAMA8, KAKIMA8, KAMALI8, KILMAK8, KAKLIK7, KAKMAK7, KALKIK7, KALKMA7, KALMAK7

KAKLIK

[isim]

[halk ağzında]

  • Kaya ve ağaç oyuklarında su birikintisi

KAKMAK

[-i]

  • İtmek, vurmak

[nesnesiz]

  • Kakma yapmak
  • Vurarak dar bir yere sokmak

    Kimi duvarlarına renkli taşlar kaktı. Kimi bahçesine ağaç dikti. - Lâtife Tekin

Birleşik Kelimeler: ağaçkakan, kuyrukkakan

KALKIK

[sıfat]

  • Düzeyine göre yüksekte olan

    Masanın bir tarafı kalkık.

  • Kabararak yerinden ayrılmış

    Kaplamanın ortası kalkık.

  • Dik durumda, ucu yukarı doğru olan

    Ve eniştemiz yine kaşlarını, omuzlarını yukarıya kalkık ve başını önüne eğik tutmaya koyulurdu. - Abdülhak Şinasi Hisar

KALKMA

[isim]

  • Kalkmak işi

    Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar

KALMAK

[nesnesiz]

  • Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek

    Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra

  • Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak

    Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı

[-de]

  • Konaklamak, konmak

    Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay

[-le]

  • Oturmak, yaşamak

    Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

  • Eğleşmek
  • Hayatını sürdürmek, yaşamak

    O aileden bir bu çocuk kaldı.

  • Varlığını korumak, sürdürmek

    Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

[-de]

  • Oyalanmak, vakit geçirmek

    Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı

  • Sınıf geçmemek

    Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.

[-de]

  • İşlemez, yürümez duruma gelmek

    Araba yarı yolda kaldı.

[-e]

  • İleriye atılmak, ertelenmek

    Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]

  • Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak

    Oda duman içinde kaldı.

[-de]

  • Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek

    Bugün iş maddesinde kaldık.

[-den]

  • Miras olarak geçmek

    Çiftlik ana babasından kalmış.

[-den]

  • Yapamamak

    Misafir geldi, gezmeden kaldık.

  • Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak

    Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner

[-le]

  • Yetinmek

    Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.

[-le]

  • Sınırlanmak

    Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk

  • Herhangi bir durumu sürdürmek

[yardımcı fiil]

  • Olmak, herhangi bir durumda bulunmak

    Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Bakakalmak.

    Şaşakalmak.

    Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... den kalır yeri yok
  • ... ye kalsa (veya kalırsa)
  • kaldı ki

Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış

ÂMÂLIK

[isim]

  • Görme engellilik

IKLAMA

[isim]

  • Iklamak işi

KAKIMA

[isim]

  • Kakımak işi

KAMALI

[sıfat]

  • Kaması olan

    Kamalı top.

KILMAK

[yardımcı fiil]

  • Etmek, yapmak

ILIMAK

[nesnesiz]

  • Ilınmak

LAKACI

[isim]

  • Lakçı

CAKALI

[sıfat]

  • Cakası olan, caka ile yapılan, gösterişli

    Formalarımız cakalı değil, sonra ne de olsa baklava börekle büyümediğimiz için ilk bakışta biraz sıskaca duruyoruz ama. - Nazım Hikmet

ACIMAK

[nesnesiz]

  • Tadı acı duruma gelmek, acılaşmak

    Yağ acıdı.

[nesnesiz]

  • Acılı, ağrılı olmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • acıyan uyumuş, acıkan uyumamış

[-e]

  • Merhamet etmek

    Yarını ne olacak dünyamızın / Biz yaşımızı başımızı aldık / Allah çocuklarımıza acısın - Cahit Sıtkı Tarancı

  • Başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek

ACILIK

[isim]

  • Acı olma durumu

    Göğsünde bir sızı, ağzında bir acılık duydu. - Ömer Seyfettin

[mecaz]

  • Dokunaklılık, kederlilik, yaslılık

    Henüz, yüreğimin bir yanı da söylenememiş, dışa atılamamış acılıklarla dolu. - Adalet Ağaoğlu