KABUKLAŞMA Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
KABUKLAŞMA harflerini içeren 6 harfli 21 kelime bulunuyor. 6 harfli KABUKLAŞMA kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Kabuklaşma ile başlayan 6 harfli kelimeler. İçinde Kabuklaşma olan 6 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
BAŞMAL12,
AKLAMA
- Aklamak işi, ibra
Birleşik Kelimeler: aklama belgesi
KALKMA
-
Kalkmak işi
Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar
KALMAK
-
Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra
-
Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Konaklamak, konmak
Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay
-
Oturmak, yaşamak
Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
- Eğleşmek
-
Hayatını sürdürmek, yaşamak
O aileden bir bu çocuk kaldı.
-
Varlığını korumak, sürdürmek
Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Oyalanmak, vakit geçirmek
Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı
-
Sınıf geçmemek
Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.
-
İşlemez, yürümez duruma gelmek
Araba yarı yolda kaldı.
-
İleriye atılmak, ertelenmek
Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
Oda duman içinde kaldı.
-
Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
Bugün iş maddesinde kaldık.
-
Miras olarak geçmek
Çiftlik ana babasından kalmış.
-
Yapamamak
Misafir geldi, gezmeden kaldık.
-
Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner
-
Yetinmek
Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.
-
Sınırlanmak
Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk
- Herhangi bir durumu sürdürmek
-
Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay
-
Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
Bakakalmak.
Şaşakalmak.
Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... den kalır yeri yok
- ... ye kalsa (veya kalırsa)
- kaldı ki
Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış
BAKKAL (Kelime Kökeni: Arapça baḳḳāl)
-
Yiyecek, içecek vb. maddeleri perakende olarak satan kimse
Bakkallar, sebzeciler eline bir iki şey tutuştururlardı. - Ayla Kutlu
- Bu maddelerin satıldığı dükkân
Ata Sözleri ve Deyimler
- bakkala bırakma!
Birleşik Kelimeler: bakkal çakkal, bakkal defteri, bakkal kâğıdı, bozbakkal
KALABA (Kelime Kökeni: Arapça ġalebe)
- Kalabalık
KABALA (Kelime Kökeni: İngilizce cabala)
- Doğaüstü varlıklarla ilişki kurma sanatı
- Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı
- Bu öğretinin yandaşlarının tamamı
- Götürü, toptan
ULAMAK
- Eklemek, katmak, ilave etmek
ABLUKA (Kelime Kökeni: İtalyanca abloco)
- Kuşatma
Ata Sözleri ve Deyimler
- abluka altında tutmak
- abluka etmek (veya ablukaya almak)
- ablukayı kaldırmak
- ablukayı yarmak
BALAMA
- Orta oyununda Rum tipi
- Karagöz, matiz ve külhanbeyi tipleri tarafından yabancı ülkelerin tiplerine seslenirken kullanılan söz
BAKMAK
-
Bakışı bir şey üzerine çevirmek
Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim - Cahit Sıtkı Tarancı
- Aramak
-
Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak
Limana bakan penceresinden deniz görünürdü. - Orhan Veli Kanık
- Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek
-
Beslemek, geçindirmek
Üç çocuklu bir aileye bakıyor.
-
Bir iş birinden beklenmek
Evin bütün işleri bana bakıyor.
- Hastayı muayene etmek
- Tedavi etmek için ilgilenmek
-
Yoklamak, incelemek, denemek
Git bak bakalım, evdeler mi? Şu hesaba sen de bak. Yemeğin tadına bakar mısınız?
-
Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak
Pasaport işine polis bakar.
-
İlgilenmek
Baktılar, ettiler, ilaç, tedavi, faydası olmadı. - Erhan Bener
-
Uğraşmak, meşgul olmak
Çocuğum, sen derslerine bak.
-
Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak
Bu iş beş bin liraya bakar.
- Gözetmek, korumak
-
Renklerde benzemek, andırmak
Bu kumaşın rengi yeşile bakıyor.
-
Anlamak, farkına varmak
Bazı akşamlar bakarım Halil savuşur, nereye gittiğini de kimseye söylemez. - Memduh Şevket Esendal
-
Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak
Yemeğini yemene bak! Vaktini boş geçirmemeye bak!
Ata Sözleri ve Deyimler
- bak!
- bakalım (veya bakayım)
- bakan göze bağ olmaz
- bakan yemez, kapan yer
- bakar mısınız?
- bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur
- bakarsın
- bak bak!
- bak hele!
- bakılsa
- bakmakla usta olunsa köpekler kasap olurdu
- bakma sen
- baksana! (veya baksanıza!)
- baktıkça alır
- baktın kar havası, eve gel kör olası
Birleşik Kelimeler: günebakan, aynabakar
MABLAK (Kelime Kökeni: Arapça miblaʿ)
- Hamur, merhem, boya vb. şeyleri ezip karıştırarak yoğurmak için kullanılan ve bir ucu ele alınacak biçimde saplı, öbür ucu yassı olan alet
- Aşure kazanlarını karıştırmakta kullanılan, uzun saplı ve yayvan uçlu tahta kepçe
BULMAK
-
Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak
Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor. - Halide Edip Adıvar
- Bir şeyi elde etmek
-
Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek
Paramı buldum.
-
Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek
Şu kuvvetin, cevherin sırrını bulmaya çalışıyorum. - Sait Faik Abasıyanık
- İlk kez yeni bir şey yaratmak, icat etmek
-
İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak
Kadınlık namına düşündüğüm şeylerin hiçbirini karımda bulamadım. - Ömer Seyfettin
-
Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak
Böylece yılın ortasını bulduk. - Refik Halit Karay
-
Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak
Ben de bunu akıllıca buldum. - Memduh Şevket Esendal
-
Seçmek
Bazen onlara yeni ve güzel kıyafetler buluyor. - Halide Edip Adıvar
-
Sağlamak, temin etmek
Sen otur ye, ben yatarken, kendim bir şeyler bulur, yerim. - Sait Faik Abasıyanık
-
Cezaya uğramak
Eden bulur.
-
Hatırlamak
Bir türlü bulamadım caminin ismini dersem inanır mısınız? - Sait Faik Abasıyanık
Ata Sözleri ve Deyimler
- bula bula bunu (onu veya bir şeyi veya birini) bulmak
- buldukça bunar (veya bulmuş da bunuyor)
- buldum bilemedim, bildim bulamadım
- bulup buluşturmak
Birleşik Kelimeler: bultak, yolbul, yönbul, ara bulmak
BULAMA
- Bulamak işi
-
Genellikle üzüm şırasının kaynatılması ile yapılan koyu pekmez
Atlar, arabalar, dalkavuklar arasında geçen debdebelerle şimdiki kırk paralık bulama, altmış paralık peynir müşterilerine meram anlatmak arasında ne büyük tezat vardı. - Ömer Seyfettin
KUŞLAK
- Av kuşları bol olan yer
MAKBUL (Kelime Kökeni: Arapça maḳbūl)
- Kabul edilen
-
Beğenilen, hoş karşılanan
Kahvenin dibekte dövüleni her zaman daha makbul ve içimi şöhretliydi. - Samiha Ayverdi
- Geçer, geçerli
Ata Sözleri ve Deyimler
- makbule geçmek
- makbul olmak