[isim]

• Kakalamak işi

[isim]

• Ayaklamak işi

[isim]

• Adaklamak işi

[isim]

• Yakalamak işi

  Pokerde blöf yakalama meraklısı idi. - Tarık Buğra

[hukuk]

• Sanığın yargıç kararı olmaksızın hürriyetinin kısıtlanmasını doğuran koruma önlemi

  Lakin erler onu da yakalamanın kolayını bulmuşlardı. - Arif Nihat Asya

[isim]

• Ayıklamak işi

  Tepsiye üç ölçü pirinç koydu, pencere ışığında ayıklamaya başladı. - Oktay Rifat

[nesnesiz]

• Ak duruma gelmek, ağarmak, beyazlaşmak

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Parlamak, parıldamak

• Şimşek çakmak

• Su halkalanmak, dalgalanmak

• Organ, kesik kesik ağrımak, sancımak

[-e]

[nesnesiz]

• Bakma işine konu olmak veya bakma işi yapılmak

  Uzaktan bakıldığında, asabi ve çirkin bir cadıyı andırıyordu. - Ayşe Kulin

[sıfat]

• Kaymağı olan

  Kaymaklı süt.

• Üzerine veya içine kaymak konulmuş olan

  Kaymaklı çileği yarına kalmaz bahanesiyle tüketti. - Refik Halit Karay

[-i]

• Yüzüğün taşını kaşa oturtmak

[isim]

• Kaykılmak işi

[nesnesiz]

• `Şak` diye ses çıkarmak

  Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı / Bir dakika araba yerinde durakladı - Faruk Nafiz Çamlıbel

[isim]

• Yardımcılık

  Ancak günün birinde, yeryüzü bu, bilinmez, belki taksinin birinde şoför yamaklığı yaparım. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

• yamaklık etmek

[nesnesiz]

• Yakma işi yapılmak

  Ateşler yakılıp kuzular ve piliçler çevrilmeye başlandı. - İhsan Oktay Anar

[isim]

• Yakmaya ayrılmış yakacak

• Ölülerin yakıldığı yer, krematoryum