Kab ile Başlayan Kelimeler

KAB ile başlayan 106 kelime bulunuyor. Başında KAB olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "İçinde kab olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

KABİLİYETSİZLİK23

14 Harfli Kelimeler

KABADAYILAŞMAK25, KABADAYILANMAK22, KABULLENMİŞLİK21

13 Harfli Kelimeler

KABADAYILAŞMA24, KABAHATSİZLİK23, KABADAYILANMA21, KABALAŞTIRMAK20

12 Harfli Kelimeler

KABİLİYETSİZ20, KABALAŞTIRMA19, KABAHATLİLİK18

11 Harfli Kelimeler

KABADAYILIK19, KABZIMALLIK19, KABUKLAŞMAK18, KABALACILIK18, KABAKLAŞMAK17, KABAKGİLLER17, KABARECİLİK16, KABULLENMEK15, KABUKLANMAK15, KABİLİYETLİ15, KABLELMİLAT14

10 Harfli Kelimeler

KABURGASIZ22, KABADAYICA20, KABAHATSİZ20, KABLELVUKU20, KABLOCULUK18, KABARCIKLI17, KABUKLAŞMA17, KABAKLAŞMA16, KABALAŞMAK16, KABARIKLIK14, KABARTMALI14, KABİLİNDEN14, KABUKLANMA14, KABUKLULAR14, KABULLENME14, KABAKLAMAK13, KABALLAMAK13, KABATASLAK13

9 Harfli Kelimeler

KABUĞUMSU23, KABURGALI17, KABARTICI16, KABABURUN15, KABAHATLİ15, KABALAŞMA15, KABARTILI13, KABİLİYET13, KABAKLAMA12, KABAKULAK12, KABALLAMA12, KABARTMAK12, KABRİSTAN12

8 Harfli Kelimeler

KABUSSUZ17, KABLOSUZ16, KABUKSUZ16, KABADAYI15, KABIZLIK15, KABZIMAL15, KABALACI14, KABARCIK14, KABARECİ13, KABİLDEN12, KABAKLIK11, KABALİST11, KABARALI11, KABARMAK11, KABARTMA11

7 Harfli Kelimeler

KABOTAJ19, KABADÜZ16, KABAŞİŞ15, KABLOCU14, KABURGA14, KABAHAT13, KABAKÇI13, KABARIŞ13, KABATAŞ12, KABUKSU12, KABUSLU12, KABLOLU11, KABUKLU11, KABALIK10, KABARIK10, KABARMA10, KABARTI10, KABALAK9

6 Harfli Kelimeler

KABACA11, KABALA8, KABANA8, KABARA8, KABARE8, KABİLE8, KABİNE8

5 Harfli Kelimeler

KABIZ11, KABZA10, KABUS9, KABLO8, KABUK8, KABUL8, KABAK7, KABAN7, KABİL7, KABİN7, KABİR7

4 Harfli Kelimeler

KABA6, KABE6

KABA

[sıfat]

  • Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı

    Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı. - Ömer Seyfettin

  • Taneleri iri

    Kaba çakıl.

  • Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse)

    Kaba, hantal, şivesiz bir sürü adamlar kafesinin önüne toplanırlar. - Refik Halit Karay

  • Hafif olduğu hâlde kalın veya hacimli

    Kaba bir yün döşekle temiz bir şilte, yastık yorgan buldum. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[isim]

  • Kuyruk sokumunun her iki yanındaki şişkin yer

[mecaz]

  • Terbiyeye, inceliğe aykırı, çirkin, kötü

    Çocuklardan biri ağzından çok fena, çok kaba bir şey kaçırdı. - Osman Cemal Kaygılı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabasını almak

Birleşik Kelimeler: kababurun, kaba but, kabadayı, kaba düzen, kaba et, kaba kâğıt, kabakulak, kaba kurgu, kaba kuşluk, kaba kuvvet, kaba saba, kaba sakal, kaba sıva, kaba sofu, kaba su, kabaşiş, kabataslak, kaba tekne, kaba yapı, kaba yel

KÂBE

[isim]

[din bilgisi]

  • Mekke'de bulunan, Müslümanlarca kıble olarak kabul edilen ve hac ibadeti yapılırken tavaf edilen kutsal yer

[mecaz]

  • Bir kimsenin taptığı, kutsal saydığı yer

KABAK

[isim]

[bitki bilimi]

  • Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki (Cucurbita)

[bitki bilimi]

  • Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü
  • Esrarkeşlerin kullandığı bir tür nargile

[müzik]

  • Kabak kemane

    Siperin içinde birkaç nefer ayakta ileriye bakıyor, öbürleri aşağı oturmuş konuşuyorlar, gülüyorlar, türkü söylüyorlar, kabak çalıyorlar. - Ömer Seyfettin

[sıfat]

  • Ham, tatsız (kavun, karpuz)

[sıfat]

  • Tüysüz, dazlak

    Kaba kabak gibi tıraşlı! - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

  • Dişleri aşınarak yüzeyi düzleşmiş olan (taşıt lastiği)

[sıfat]

[mecaz]

  • Bilgisiz, görgüsüz, kaba

[halk ağzında]

  • Kısa boynuzlu hayvan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabak (birinin) başına (veya başında) patlamak
  • kabak çıkmak
  • kabak gibi

Birleşik Kelimeler: kabak çekirdeği, kabak çiçeği, kabak dolması, kabak elması, kabak kafalı, kabak kemane, kabak tadı, kabak tatlısı, başı kabak, armut kabağı, asma kabağı, bal kabağı, barut kabağı, boru kabağı, helvacı kabağı, kantar kabağı, kestane kabağı, sakız kabağı, su kabağı, testi kabağı, yan kabağı

KABAN (Kelime Kökeni: Ermenice)

[isim]

[halk ağzında]

  • Dik yokuş
  • Tepe

    Seher vakti keklik çıkar kabana / Sallandıkça püskül değer tabana - Halk türküsü

[isim]

  • Çeşitli kumaşlardan yapılmış, kalçaya kadar inen ve paltoya benzeyen üst giysisi

KABİL (Kelime Kökeni: Arapça ḳābil)

[sıfat]

  • Olabilir

    Ben onu bir göreyim, dedi, kabil mi? - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabil değil

[sıfat]

[eskimiş]

  • Türlü, gibi, benzer

[isim]

  • Tür, cins

Birleşik Kelimeler: bu kabîl

KABİN (Kelime Kökeni: Fransızca cabine)

[isim]

  • Küçük, özel bölme

    Az sonra asansör kabininin çıkardığı sesi yeniden duydu. - Osman Aysu

  • Gemilerde, uçaklarda, uzay gemilerinde küçük bölme
  • Uçakta yolcuların oturduğu bölüm
  • Plajda soyunma yeri

    Sonra kabinini gösterdi Özer'e. Hadi giyin, kabinimin kapısından gel al beni. - Necati Cumalı

Birleşik Kelimeler: kabin amiri, banyo kabini, duş kabini, pilot kabini, telefon kabini

KABİR (Kelime Kökeni: Arapça ḳabr)

[isim]

  • Mezar

    Ve serin serviler altında kalan kabrinde / Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter - Yahya Kemal Beyatlı

Birleşik Kelimeler: kabir azabı, kabir suali, Anıtkabir

KABALA (Kelime Kökeni: İngilizce cabala)

[isim]

  • Doğaüstü varlıklarla ilişki kurma sanatı

[din bilgisi]

  • Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı

[din bilgisi]

  • Bu öğretinin yandaşlarının tamamı

[zarf]

[ticaret]

  • Götürü, toptan

KABANA (Kelime Kökeni: Fransızca cabane)

[isim]

  • Genellikle otelin ana binasının dışında, plaj veya havuz kıyısında bir oda

KABARA

[isim]

  • Dayanıklılık sağlamak amacıyla, ayakkabıların altına çakılan, yassı ve iri başlı demir çivi
  • Süs olarak odaların ahşap bölümlerine, türlü biçimler yapmak için çakılan iri başlı, sarı çivi
  • Kumaş kaplı mobilyanın kenarındaki şeridin üzerine çakılan süslü çivi

KABARE (Kelime Kökeni: Fransızca cabaret)

[isim]

  • Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri
  • Meyhane

Birleşik Kelimeler: kabare tiyatrosu

KABİLE (Kelime Kökeni: Arapça ḳabīle)

[isim]

[toplum bilimi]

  • Boy (II)

    Avla geçinen bir kabile, bu gıdaları tesadüfe borçlu olduğuna inanabilir. - Cemil Meriç

KABİNE (Kelime Kökeni: Fransızca cabinet)

[isim]

  • Bakanlar Kurulu, hükûmet
  • Hekim muayenehanesi

    Rengi doktor kabinelerinin kapılarındaki cilalı siyah levhalar gibi parlıyor. - Aka Gündüz

  • Kabin

    Bir kabineye girip soyundum. - Sait Faik Abasıyanık

  • Hela

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabine çekilmek
  • kabine düşmek

KABLO (Kelime Kökeni: Fransızca câbleau)

[isim]

  • Elektrik akımı iletiminde kullanılan ve yalıtkan bir madde ile sarılı bulunan metal tel

    Konduları elektrik kablolarıyla sarıp sarmalayacağına söz verdi. - Lâtife Tekin

Birleşik Kelimeler: kablo gemisi, anot kablosu

KABUK

[isim]

  • Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır

    Ağaç kabuğu.

    Meyve kabuğu.

    Midye kabuğu.

  • Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü

[gök bilimi]

  • Bir sıvı veya gazı dıştan saran, sert katman

    Yer kabuğu.

[tıp]

  • Deri üzerinde bir yaranın veya sivilcenin kurumasıyla oluşan sertçe bölüm

[hayvan bilimi]

  • Bir hayvanı dıştan örten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi veya boynuzsu örtü, kavkı

    Herhâlde kabuklu bir deniz hayvanının kabuğu kesmiş olacak. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabuğu dışına çıkmak
  • kabuğuna çekilmek
  • kabuğunu çatlatmak (veya kırmak)
  • kabuk bağlamak (veya tutmak)
  • kabuk gibi

Birleşik Kelimeler: kabuk bilimi, kabuk böcekleri, kabuk değiştirme, kabuk kahvesi, kabuk yönetim, beyin kabuğu, böcekkabuğu, deniz kabuğu, fındıkkabuğu, limon kabuğu, meyve kabuğu, yer kabuğu