[isim]

• Duygulu olma durumu, duygululuk

  Hatta maalesef bu sevgide bir çocuk içliliği bile vardır. - Nazım Hikmet

[sıfat]

• Yanındakilerden daha içeride, daha geride bulunan

  İçerlek birahanenin uzun koridorunda kendimi çok yabancı buldum. - Peyami Safa

• İçine çökmüş, derinde olan

  Siyah oyuklarında içerlek gözleri sağa sola çevrildi. - Peyami Safa

[sıfat]

[eskimiş]

[toplum bilimi]

• Toplumsal

  İçtimai hayat bizi hem dış tabiattan hem de kendi varlığımızdan uzaklaştırır. - Mehmet Kaplan

[isim]

• İçlenmek işi neya durumu

  Paris menfasında sık sık yurtsamayı andırır, buruk bir içlenme gönlünü kaplıyor. - Attila İlhan

[isim]

• İçirtmek işi

[-i]

• İçmesine yol açmak, içmesini sağlamak

  Ben sana kahve değil ama güzel bir çay içiririm. - Burhan Felek

[sıfat]

• İçilecek miktarda olan

[nesnesiz]

• İçme işi yapılmak

  Önce evde yapılmış vişne likörü yahut bizdeki rakıya benzeyen pastisler içilir. - Çetin Altan

[-i]

• İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek

  Düpedüz tehdit içeren yazıların sayısı da hayli kabarıktı. - Elif Şafak

[felsefe]

• Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek

  Cins kavramları tür kavramlarını, tür kavramları birey kavramlarını içerir.

[isim]

• İçlenme işi

  Hoşlanıyordu işte bu romantik içlenişten. - Tarık Buğra

[isim]

[hukuk]

• Yasada veya örf ve âdet hukukunda uygulanacak kuralın açıkça ve tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun düşüncelerinden doğan sonuç

[eskimiş]

• Görüş, özel görüş, anlayış, kavrayış

  Benim içtihadım öyledir.

[sıfat]

• İçki içmemiş olan

• İçki içilmeyen

  İçkisiz eğlence yeri.

[zarf]

• İçki içmemiş olarak

[isim]

[eskimiş]

• Sakınma, çekinme, kaçınma

Ata Sözleri ve Deyimler

• içtinap etmek

[sıfat]

[matematik]

[fizik]

• Yüzeyi düzgün ve pürüzsüz çukur biçiminde olan, obruk, mukaar, konkav

  İçbükey mercek. İçbükey ayna.