İZAFE ile Oluşan Kelimeler (İZAFE Kelime Türetme)

İZAFE harflerinden oluşan 13 kelime bulunuyor. İZAFE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "İzafe kelimesinin anlamı nedir? İzafe ile başlayan kelimeler. İçinde izafe olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

5 Harfli Kelimeler

İZAFE14

4 Harfli Kelimeler

FAİZ13, FEZA13

3 Harfli Kelimeler

FAZ12, AFİ9, İFA9, EZA6

2 Harfli Kelimeler

AF8, FA8, FE8, AZ5, İZ5, ZE5

AZ

[sıfat]

  • Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı

    Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[zarf]

  • Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aza çoğa bakmamak
  • aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
  • aza sormuşlar: "nereye?", "çoğun yanına" demiş
  • az ateş çok odunu yakar
  • az bulmak
  • az buz olmamak
  • az değil
  • az gelmek
  • az görmek
  • az günün adamı olmamak
  • azı çoğa saymak (veya tutmak)
  • az kaldı (veya kalsın)
  • az kaz, uz kaz, boyunca kaz
  • az olsun, uz olsun
  • az söyle, çok dinle
  • az tamah çok ziyan getirir
  • az veren candan, çok veren maldan
  • az yiyen çok uyur, çok yiyen güç uyur

Birleşik Kelimeler: az az, az alıcı, az buçuk, az çok, az daha, azel, az gelişmiş, az sonra, en az, azar azar, en azından

[eskimiş]

[kimya]

  • Azot elementinin simgesi

İZ

[isim]

  • Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare

    Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti

    Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti, ipucu, emare

    Cinayet izleri.

  • Bir olay, bir durum veya yaşayıştan geride kalan belirti, eser

    O çağ uygarlığından iz kalmadı.

[matematik]

  • Bir düzlemin başka bir düzlemle veya bir doğru ile kesişmesinden doğan ara kesit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iz bırakmak
  • izi belirsiz olmak
  • izinden yürümek
  • izine basmak
  • izine dönmek
  • izine düşmek
  • izine uymak
  • izini düşürmek
  • izini kaybetmek
  • izi silinmek
  • iz sürmek

Birleşik Kelimeler: iz düşümü, ayak izi, parmak izi

ZE

  • Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu harfinin adı, okunuşu

EZA (Kelime Kökeni: Arapça eẕāʾ)

[isim]

  • Üzme, sıkıntı verme, üzgü

    Gün geçtikçe içimde anlaşılmaz bir eza uyanmaya başlamıştı. - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: eza cefa

AF (Kelime Kökeni: Arapça ʿafv)

[isim]

  • Bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama
  • Görevden çıkarılma

    Kardeşinin vazifeden affı kararlaşmış.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • af buyurun!
  • af çıkarmak
  • af dilemek
  • affa uğramak
  • affını dilemek (veya istemek)
  • affınıza sığınarak

Birleşik Kelimeler: affedilmek, affetmek, affettirmek, affeylemek, affolunmak, genel af, özel af, umumi af

FA (Kelime Kökeni: İtalyanca fa)

[isim]

[müzik]

  • Müzikal ses dizilerinde mi ile sol arasındaki ses
  • Bu sesi gösteren nota işareti

Birleşik Kelimeler: fa anahtarı

FE

  • Türk alfabesinin yedinci harfinin adı, okunuşu

[kimya]

  • Demir elementinin simgesi

AFİ (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

[argo]

  • Gösteriş, çalım, caka

    Bir manevra, bir afi, bir dalavere olacak, diyordum. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • afi kesmek (veya satmak veya yapmak)

İFA (Kelime Kökeni: Arapça īfāʾ)

[isim]

[eskimiş]

  • Bir işi yapma, yerine getirme
  • Ödeme

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ifa etmek

FAZ (Kelime Kökeni: Fransızca phase)

[isim]

[fizik]

  • Elektrik geriliminde evre

Birleşik Kelimeler: faz kalemi, çok fazlı, iki fazlı, tek fazlı

FAİZ (Kelime Kökeni: Arapça fāʾiż)

[isim]

[ekonomi]

  • İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema
  • Kapitalist ekonomide, artık değerin değişikliğe uğramış biçimi olarak paranın fiyatı, kiralanan paranın kira bedeli

Ata Sözleri ve Deyimler

  • faize yatırmak (veya vermek)

Birleşik Kelimeler: faiz fiyatı, faiz haddi, faiz oranı, basit faiz, bileşik faiz, temerrüt faizi

FEZA (Kelime Kökeni: Arapça feżāʾ)

[isim]

[eskimiş]

[gök bilimi]

  • Gök

    Sabahın pembe, beyaz tülleri sıyrıldıkça mütemadiyen berraklaşan fezada çıt yok. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

İZAFE (Kelime Kökeni: Arapça iżāfe)

[isim]

[eskimiş]

  • Bir şeye veya bir kimseye bağlama, mal etme, yakıştırma
  • Katma, ekleme, ilave etme

Ata Sözleri ve Deyimler

  • izafe etmek