İSPENDEK Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

İSPENDEK harflerini içeren 4 harfli 37 kelime bulunuyor. 4 harfli İSPENDEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

EDİP10, EDEP10, PİDE10, KESP9, PENS9, SEPİ9, EPİK8, EKİP8, İPEK8, KİPE8, PİKE8, PEKİ8, PENİ8, DİSK7, DİNK6, DİNE6, DENK6, DENİ6, EDİK6, KEDİ6, ESKİ5, ESİN5, ESİK5, ESEN5, ENSE5, EKSİ5, KESE5, NESİ5, SİNE5, SEKİ5, SENE5, ENİK4, EKİN4, ENEK4, İNEK4, İKEN4, KENE4

ENİK

[isim]

  • Kedi, köpek vb. çok memeli hayvanların yavrusu

    Köyün mezbelesinde, köpek enikleriyle insan yavruları birbirine karışmış, oynaşıyorlar. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[argo]

  • Çocuk

    Evliyim ya, üç de enik var arkamda. - Necati Cumalı

EKİN

[isim]

  • Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum

    Yağmur, vaktinde ve yeterince yağmalı; ekinlere kına, pancarlara kurt düşmemeli. - Tarık Buğra

  • Kültür, hars

Birleşik Kelimeler: ekin biti, ekin iti, ekin kargası

ENEK

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Enenmiş, burulmuş, erkekliği giderilmiş

İNEK

[isim]

  • Dişi sığır

[argo]

  • Çok çalışan öğrenci

[kaba konuşmada]

  • İbne

[sıfat]

[mecaz]

  • Aptal, bön

Birleşik Kelimeler: inekhane, inek yağı, sağmal inek, denizineği, Macar ineği, süt ineği

KENE

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kene gibi yapışmak

Birleşik Kelimeler: kene ağacı, kene göz, kene otu

ESKİ

[sıfat]

  • Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı

    Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden? - Nurullah Ataç

  • Önceki, sabık

    Bu durumun eski sevgilinin onurunu kırması doğal. - Ayla Kutlu

  • Geçerli olmayan
  • Herhangi bir meslekte uzun süreden beri çalışmış olan
  • Mesleğinde uzmanlaşmış, deneyimi olan

    Eski öğretmen.

[isim]

  • Çok kullanmaktan yıpranmış, harap olmuş şey

    Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum. - Halit Ziya Uşaklıgil

[isim]

[alay yollu]

  • Herhangi bir görevden düştüğü veya durumunu yitirdiği için bir kimsenin eski saygınlığının kalmadığı durumlarda kullanılan bir söz

    Mebus eskisi. Müdür eskisi.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eski ağza yeni taam
  • eski çamlar bardak oldu
  • eski defterleri kapatmak
  • eski defterleri yoklamak (veya karıştırmak)
  • eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez
  • eski düşman dost olmaz
  • eski hamam eski tas
  • eski hayratı da berbat etmek
  • eski kimliğine bürünmek
  • eski köye yeni âdet getirmek
  • eski kulağı kesiklerden olmak
  • eskisi kadar (veya gibi)
  • eskisini aratmamak
  • eskisi olmayanın yenisi (veya acarı) olmaz
  • eskiye rağbet (veya itibar) olsaydı bitpazarına nur yağardı

Birleşik Kelimeler: Eski Çağ, Eski Dünya, eski eserler, eski göz ağrısı, eski kafalı, eski kurt, eski püskü, eski toprak, eski tüfek, eski yazı, başeski

ESİN

[isim]

  • Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham

    Bir roman, bir müzik parçası için esin kaynağı olabilir. - Adalet Ağaoğlu

[halk ağzında]

  • Sabah yeli

ESİK

[isim]

[halk ağzında]

  • Çukur yer

ESEN

[sıfat]

  • Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim

Ata Sözleri ve Deyimler

  • esen kalmak

Birleşik Kelimeler: sağ esen

ENSE

[isim]

[anatomi]

  • Boynun arkası

    Kendine geldiğinde ensesinde müthiş bir ağrı vardı. - Ayşe Kulin

  • Art, arka

    Saydığın üç iskelenin ensesindeki İsmail Ağa'nın dükkânı, en emin emanetçi idi. - Sermet Muhtar Alus

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ense kulak yerinde olmak
  • ensesinde boza pişirmek
  • ensesine binmek
  • ensesine yapışmak
  • ense yapmak
  • enseyi karartmak

Birleşik Kelimeler: ense çukuru, ense kökü, ensesi kalın, elense

EKSİ

[isim]

[matematik]

  • Çıkarma işleminde - işaretinin adı, nakıs

[sıfat]

[matematik]

  • Sıfırdan küçük, önünde eksi işareti bulunan (sayı), menfi, nakıs, negatif, artı karşıtı

[mecaz]

  • Eksiklik

    Alışkanlıklarımız artılarıyla eksileriyle nelerdir, aktarılmıyor çocuklarımıza. - Nezihe Meriç

Birleşik Kelimeler: eksi sayı, eksi uç

KESE (Kelime Kökeni: Farsça kīse)

[isim]

  • Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba

    Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı. - Fikret Otyam

[sıfat]

  • Bu küçük torba miktarında olan

    Üç kese tütün.

  • Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap

    Kur'an kesesi.

  • Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, vücudu ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez

[mecaz]

  • Bir kimsenin mal varlığı

    Bu sadeleşme, vücut ve keseye daha elverişli idi. - Falih Rıfkı Atay

[anatomi]

  • Organizmanın bazı boşlukları

[bitki bilimi]

  • Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik

[tarih]

  • Beş yüz kuruşluk para birimi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keseden yemek
  • kesenin ağzını açmak
  • kesenin dibi görünmek
  • kesenize bereket
  • kesesi elvermemek
  • kesesine bir şey girmek
  • kesesine göre
  • kesesine güvenmek
  • kesesini doldurmak
  • keseye danış, pazarlığa sonra giriş
  • keseye davranmak

Birleşik Kelimeler: kese çiçeği, kese kâğıdı, kese yoğurdu, bol keseden, döl kesesi, göz kesesi, hamam kesesi, hava kesesi, idrar kesesi, işitme kesesi, öd kesesi, reçine kesesi, safra kesesi, spor kesesi, su kesesi, yağ kesesi, yüzme kesesi

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Kısa, kestirme (yol)

NESİ

[zamir]

  • Akrabası mı, yakını mı?

    Ali, Ahmet'in nesidir?

  • Hangi yönü, hangi tarafı?

    Bunun nesi iyi? - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nesi var
  • nesi var nesi yok

SİNE (Kelime Kökeni: Farsça sīne)

[isim]

  • Göğüs

[mecaz]

  • Gönül, yürek

    Elif kaşlarını çatar / Gamzesi sineme batar - Karacaoğlan

[mecaz]

  • Bağır, iç

    Hangi semtin eczanesi bu kadar değerli insanı sinesinde toplayabilmiştir? - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sineye çekmek

Birleşik Kelimeler: sineyimillet

SEKİ

[isim]

[halk ağzında]

  • Oturmak için evlerin önüne taş ve çamurdan yapılan set
  • Oturulacak sedir biçiminde taş veya set
  • Toprak üstündeki yükseklik, doğal set, taraça

[coğrafya]

  • Akarsuların iki yakasındaki yamaçlarda, bazı deniz ve göl kıyılarında görülen basamak biçiminde yeryüzü şekli, teras

Birleşik Kelimeler: çökerti sekisi

[isim]

  • Sekil