İn ile Başlayan 5 Harfli Kelimeler

İN harfleri ile başlayan 5 harfli 18 kelime bulunuyor. Başında İN olan 5 harfli kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "in ile biten 5 harfli kelimeler. İçinde İn olan 5 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

İNFAZ14, İNÖNÜ13, İNSAF12, İNFAK11, İNGİN9, İNANÇ8, İNCİK8, İNCİL8, İNCİR8, İNDİS8, İNŞAT8, İNTAÇ8, İNZAL8, İNSAN6, İNMEK6, İNKAR5, İNTAK5, İNTAN5

İNKÂR (Kelime Kökeni: Arapça inkār)

[isim]

  • Yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklama, gizleme, yadsıma
  • Kabul etmeme, tanımama

Ata Sözleri ve Deyimler

  • inkârdan gelmek
  • inkâr etmek

İNTAK (Kelime Kökeni: Arapça inṭāḳ)

[isim]

[eskimiş]

  • Konuşturma söyletme

[edebiyat]

  • Kişileştirilen varlıklara, hayalî yaratıklara söz söyletme sanatı, dillendirme

Birleşik Kelimeler: teşhis ve intak

İNTAN (Kelime Kökeni: Arapça intān)

[isim]

[eskimiş]

[tıp]

  • Mikrop

    Yaranın intan ile karışması sizi fazla zayıf düşürmüş. - Reşat Nuri Güntekin

  • Kokuşma, kötü kokma

İNSAN (Kelime Kökeni: Arapça insān)

[isim]

  • Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı
  • Âdemoğlu, âdem evladı

    O yaşta insan hiç düşünmeden sadece yaşamaya bakar. - Haldun Taner

[sıfat]

[mecaz]

  • Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • insan ayağı değmemiş (veya basmamış)
  • insan ayaktan, at tırnaktan kapar
  • insan beşer, kuldur şaşar
  • insan çeşit çeşit, yer damar damar
  • insanda akıl bırakmamak (veya koymamak)
  • insan doğduğu yerde değil doyduğu yerde
  • insan eli değmemiş (veya dokunmamış)
  • insan eti yemek
  • insan gibi
  • insan gönlünün artığını söyler
  • insanın adı çıkacağına canı çıksın
  • insanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında
  • insanın eti yenmez, derisi giyilmez, tatlı dilinden başka nesi var?
  • insan içine çıkmak
  • insan insanın şeytanıdır
  • insan kendini beğenmese çatlar
  • insan kıymetini insan bilir
  • insan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa
  • insan kuş misali
  • insan sözünden, hayvan yularından tutulur
  • insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur
  • insan yükü (veya eti) ağırdır

Birleşik Kelimeler: insan biçimcilik, insan bilimi, insan coğrafyası, insan evladı, insan hâli, insaniçincilik, insan kurusu, insanmerkezci, insan müsveddesi, insanoğlu, insan sarrafı, insanüstü, üst insan, bilim insanı

İNMEK

[-den]

  • Yüksekten veya yukarıdan aşağıya doğru gelmek
  • Bir taşıt veya binek hayvanından yere basmak

    Tramvayın ön tarafından hızla inerken, arkasından bir sesin bağırdığını gördü. - Peyami Safa

  • Dağ, tepe vb. yüksek bir yerden gelmek

    Dağdan kurt indi.

[-e]

  • Bir yerden başka bir yere gitmek, varmak

    Bünyamin, gücünün yettiği kadar hızlı yürüyüp Haliç'e indi. - İhsan Oktay Anar

[-e]

  • Konaklamak

    Samananbarı köyünün en büyük ve gösterişli evine inmişlerdi. - Halide Edip Adıvar

[nesnesiz]

  • Alçalıp eski durumuna dönmek

    Sular indi. Şiş indi.

[nesnesiz]

  • Fiyatı düşürmek

    Bin lira daha indim, gene almadı.

  • Değeri düşmek

    Altın fiyatları indi.

[-e]

[argo]

  • Vurmak

    Şimdi kafana inerim!

[nesnesiz]

  • Yıkılmak

    Yağmurdan duvar inmiş.

[-e]

  • İnme gelmek

    Sağ tarafına inmiş.

  • Bir yeri kaplamak, basmak veya bir yerden akmak, kaymak

    Gemi baş döndüren zaferli bir gürültüyle indi sulara. - Çetin Altan

  • Uzamak, ulaşmak

    Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik ta vadiye kadar iniyordu. - Ömer Seyfettin

  • Ağmak
  • Sayısı azalmak

    Evvelden daha çok olduğumuzu zannettiğim hâlde sayımız son günlerde bu miktara inmiştir. - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: indibindi, günindi

İNANÇ

[isim]

  • Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma

    Bilhassa kadınlar arasında hurafeye inanç fazla buralarda. - Fikret Otyam

  • Birine duyulan güven, inanma duygusu
  • İnanılan şey, görüş, öğreti

    Kendi getirdikleri inançtan başka her şeye kapalıdır zevkleri. - Nurullah Ataç

[din bilgisi]

  • Tanrı'ya, bir dine inanma, akide, iman, itikat

    Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. - Anayasa

Birleşik Kelimeler: batıl inanç, boş inanç

İNCİK

[isim]

[anatomi]

  • Baldır

[halk ağzında]

  • Bazı bölgelerde diz, ayak bileği, baldır veya kaval kemikleri

Birleşik Kelimeler: incik boncuk, incik kemiği, incik yahnisi

İNCİL (Kelime Kökeni: Arapça incīl)

[isim]

[din bilgisi]

  • Hz. İsa'ya indirilen kutsal kitap, Ahd-i Cedit

İNCİR (Kelime Kökeni: Farsça encīr)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Dutgillerden, asıl yurdu Akdeniz kıyıları olan, yaprakları geniş dilimli bir ağaç (Ficus carica)
  • Bu ağacın yaş veya kuru olarak yenilen etli, tatlı meyvesi, ballıdarı, yemiş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • incir çekirdeği doldurmamak

Birleşik Kelimeler: incir kuşu, kuru incir, lop incir, yabani incir, balçık inciri, firavun inciri, Frenk inciri, Hint inciri, kavak inciri, patlıcan inciri, yaban inciri

İNDİS (Kelime Kökeni: Fransızca indice)

[isim]

  • Bir harf üzerine konulan işaret

[matematik]

  • Bir harf, benzer fakat yine de değişik biçimlerde iki veya daha çok kez kullanılmak istendiğinde harfin üstüne veya altına eklenen ayırıcı işaret

[matematik]

  • Bir kökün derecesini göstermek için kök işaretinin kolları arasına konulan sayı

İNŞAT (Kelime Kökeni: Arapça inşād)

[isim]

[eskimiş]

  • Şiir okuma, şiir söyleme
  • Bir şiiri, bir edebiyat eserini topluluk önünde, yüksek sesle ve gerektiği biçimde okuma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • inşat etmek

İNTAÇ (Kelime Kökeni: Arapça intāc)

[isim]

[eskimiş]

  • Bir işi sonuçlandırma, sona erdirme, bitirme

Ata Sözleri ve Deyimler

  • intaç etmek

İNZAL (Kelime Kökeni: Arapça inzāl)

[isim]

[eskimiş]

  • İndirme, indirilme

İNGİN

[sıfat]

  • Engin (II)

    İngin yerlere gittim mi daha bir iyilik, daha bir ferahlık duyuyorum kendimde. - Nurullah Ataç

[isim]

[tıp]

  • Nezle

    Burun ingini. Göğüs ingini. Bağırsak ingini.

Birleşik Kelimeler: bağırsak ingini, göğüs ingini

İNFAK (Kelime Kökeni: Arapça infāḳ)

[isim]

[hukuk]

  • Nafaka verip bir kimsenin geçimini sağlama