İKİZCE ile Oluşan Kelimeler (İKİZCE Kelime Türetme)

İKİZCE harflerinden oluşan 15 kelime bulunuyor. İKİZCE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "İkizce kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

İKİZCE12

5 Harfli Kelimeler

EZİCİ11, EKİCİ8

4 Harfli Kelimeler

İZCİ10, EZİK7, İKİZ7, ZEKİ7

3 Harfli Kelimeler

KEZ6, İKİ3

2 Harfli Kelimeler

İZ5, ZE5, CE5, EK2, KE2, Kİ2

EK

[isim]

  • Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça

    Yazının ekleri.

  • Bir gazete veya derginin günlük yayımından ayrı ve ücretsiz olarak verdiği parça, ilave

    Gazetenin haftalık sanat ve edebiyat eki.

  • Sonradan katılan, yapılan, dikilen, yapıştırılan parçanın belli olan yeri
  • İki borunun birbirine birleştirildiği yer

[sıfat]

  • Eklenmiş, katılmış

    Okul müdürüyken okulun ek inşaatında hamallarla birlikte çalışmış. - Haldun Taner

[dil bilgisi]

  • Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan, başa, sona veya kelimenin içine eklenebilen, bağımlı dil bilgisi ögeleri, lahika

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ek bent olmak
  • ekini belli etmemek

Birleşik Kelimeler: ek bileziği, ek bütçe, ek ders, ek eylem, ek fiil, ek görev, ek gün, ek kart, ek kök, ek oylum, ek ödenek, ek poliçe, ek süre, ek tahsisat, iç ek, işlek ek, ön ek, son ek, aidiyet eki, bildirme eki, çekim eki, çoğul eki, çokluk eki, durum eki, edilgenlik eki, eşitlik eki, hâl eki, ilgi eki, iyelik eki, kişi eki, küçültme eki, nispet eki, olumsuzluk eki, soru eki, şahıs eki, topluluk eki, türetme eki, yapım eki, yokluk eki, yön eki, yön gösterme eki, zaman eki, çatı ekleri

KE

  • Türk alfabesinin on dördüncü harfinin adı, okunuşu

Kİ (Kelime Kökeni: Farsça ki)

[bağlaç]

  • Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz
  • Özneyi, tümleci güçlendirerek cümlenin temel bölümüne bağlayan bir söz

    Siz ki beni tanırsınız, niçin böyle düşünüyorsunuz?

  • `Öyle, o kadar, o denli` vb.nden sonra, kullanıldığı cümleye güç katan bir söz
  • İkinci cümledeki yargının birincideki hareketin yapılışı sırasında görülerek şaşıldığını bildiren bir söz

    Kapağı kaldırmış ki sandık bomboş. Bir de ağzıma aldım ki şeker gibi tadı var.

  • İki cümlede anlatılan durumların uyuşmazlığını bildiren bir söz

    Ama o bir şey yapmamıştı ki onun hiç kabahati yoktu. - Osman Cemal Kaygılı

  • Yakınma, kınama vb. duyguları anlatmak için bir cümlenin sonuna getirilen bir söz

    O beni sevmez ki! Sana güvenilmez ki!

  • Bir soru cümlesinin sonuna getirildiğinde şüphe veya endişe anlatan bir söz

    Acaba gelmez mi ki? Bunu bana bırakırlar mı ki? Acaba ceza verirler mi ki?

  • Bazı kelimelerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakım zarflar, yeni edatlar oluşturan bir söz: Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, sanki gibi

Birleşik Kelimeler: hâlbuki, vakta ki, kaldı ki

İKİ

[isim]

  • Birden sonra gelen sayının adı
  • Bu sayıyı gösteren 2 ve II rakamlarının adı

[sıfat]

  • Birden bir artık

    Ertesi gün iki kardeş erken çıkmışlardı yola. - Ayşe Kulin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iki ahbap çavuş
  • iki arada bir derede (kalmak)
  • iki arada kalmak
  • iki arslan bir posta sığmaz
  • iki at bir kazığa bağlanmaz
  • iki ateş arasında kalmak
  • iki ayağını bir pabuca sokmak
  • iki baş bir kazanda kaynamaz
  • iki baştan olmak
  • iki cambaz bir ipte oynamaz
  • iki cami arasında kalmış beynamaz
  • iki çıplak bir hamama yakışır
  • iki çift laf (veya lakırtı veya söz) etmek
  • iki deliye bir uslu koymuşlar
  • iki dinle bir söyle
  • iki dirhem bir çekirdek
  • iki el bir baş için
  • iki eli (birinin) yakasında olmak
  • iki eli (kızıl) kanda olsa
  • iki eli böğründe kalmak
  • iki elim yanıma gelecek
  • iki eli şakaklarında düşünmek
  • iki eli yanına gelmek
  • iki emini bir yemin aralar
  • iki gönül bir olunca samanlık seyran olur
  • iki gözü iki çeşme
  • iki gözü iki çeşme ağlamak
  • iki gözüm kör olsun
  • iki hırtı bir pırtı
  • iki kaptan bir gemiyi batırır
  • iki kardeş savaşmış, ebleh buna inanmış
  • iki karpuzu bir koltuğa sığdırmak
  • iki kat olmak
  • iki kere iki dört eder
  • iki kulak bir dil için
  • iki lafı (veya sözü) bir araya getirememek
  • iki lakırtı etmek
  • iki lakırtıyı bir araya getirmek
  • iki ölç, bir biç
  • iki rahmetten (veya iyilikten) biri
  • iki satır laf etmek (veya konuşmak)
  • iki seksen uzanmak
  • ikisi bir kapıya çıkmak
  • ikisini bir kazana koysalar kaynamazlar
  • iki söz bir pazar
  • iki testi tokuşunca biri elbet kırılır
  • iki tımar bir yem yerine geçer
  • iki ucu boklu değnek
  • iki ucunu bir araya getirememek
  • iki yakası bir araya gelmemek
  • iki yakasını bir araya getirememek

Birleşik Kelimeler: iki anlamlı, iki ayaklı, iki başlı, iki bir, ikibuçukluk, iki büklüm, iki canlı, iki cihan, iki cinslikli, iki çenekliler, iki çenetli, ikiçifte, iki dilli, iki düzlemli, iki eşeyli, iki evcikli, iki fazlı, iki geçeli, iki gözüm, iki kanatlılar, iki katlı, iki nokta, iki paralık, iki parmaklı, iki şekilli, ikitek, iki tek, ikitelli, iki terimli, iki yaşamlı, ikiyüzlü, iki yüzlü, ikide bir, ikide birde, beş iki, bir iki, üç iki, onikitelli, yetmiş iki millet

İZ

[isim]

  • Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare

    Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti

    Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti, ipucu, emare

    Cinayet izleri.

  • Bir olay, bir durum veya yaşayıştan geride kalan belirti, eser

    O çağ uygarlığından iz kalmadı.

[matematik]

  • Bir düzlemin başka bir düzlemle veya bir doğru ile kesişmesinden doğan ara kesit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iz bırakmak
  • izi belirsiz olmak
  • izinden yürümek
  • izine basmak
  • izine dönmek
  • izine düşmek
  • izine uymak
  • izini düşürmek
  • izini kaybetmek
  • izi silinmek
  • iz sürmek

Birleşik Kelimeler: iz düşümü, ayak izi, parmak izi

ZE

  • Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu harfinin adı, okunuşu

CE

  • Türk alfabesinin üçüncü harfinin adı, okunuşu

[ünlem]

  • Kucak çocuklarını, bebekleri eğlendirmek için çıkarılan ses

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ce demeye mi geldin?

[kimya]

  • Seryum elementinin simgesi

KEZ

[isim]

  • Bazı sayı sıfatlarıyla birlikte kullanılarak bir olayın ve olgunun her bir tekrarlanışını bildiren söz, defa, kere, sefer, yol

    İki kez İstanbul'a gittim.

Birleşik Kelimeler: bin kez, çoğu kez

EZİK

[isim]

  • Çarpma, dövülme vb. sebeplerle vücutta oluşan bere

    Vücudu eziklerle dolu idi.

[sıfat]

  • Ezilmiş veya yassılmış

[sıfat]

[mecaz]

  • Olaylar ve hayat şartları karşısında güçsüz ve sıkıntılı duruma düşmüş olan, üzüntülü

[sıfat]

[mecaz]

  • Pısırık

[zarf]

[mecaz]

  • Üzüntülü bir biçimde

    Hiç de ezik bulmaz kızını, hep güvenmiştir ona. - Tarık Buğra

Birleşik Kelimeler: ezik büzük

İKİZ

[sıfat]

  • İkisi bir arada doğan (çocuk)
  • Birbirine tamamen benzeyen

    Rıza boş arsaları, ikiz pembe villaları, havuzlu bahçeyi geçti. - Haldun Taner

[isim]

[bitki bilimi]

  • Aynı çiçekten oluşmuş birbirine yapışık iki meyve

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ikiz doğurmak

Birleşik Kelimeler: ikiz anlam, ikizkenar, ikiz ünlü, ikiz ünsüz, çift yumurta ikizi, Siyam ikizi, tek yumurta ikizi

ZEKİ (Kelime Kökeni: Arapça ẕekī)

[sıfat]

  • Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, zeyrek

    En zeki hayvan maymundur.

  • Çabuk ve kolay kavrayan

    Bildiğim, onun zeki bir genç olduğu ve ara sıra sevimli, ufak şiirler yazdığıdır. - Memduh Şevket Esendal

  • Zekâ varlığı gösteren

    İnce, zeki bir kalemi vardı. - Yusuf Ziya Ortaç

EKİCİ

[isim]

  • Herhangi bir tarım ürününü üreten, tarımla uğraşan çiftçi

    Ekicinin ürünü değer fiyatına satın alınacaktır. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Birini uydurma bir sebeple bırakıp giden, atlatan kimse

İZCİ

[isim]

  • İz güderek aradığını bulabilen kimse, keşşaf
  • Dayanışma ve yardımlaşma duygularını geliştirmek, ruhça ve bedence güçlendirilmek için kamplarda ve okullarda eğitilen genç

    Tam bu sırada, sokağın başından bir izci alayı sökün etti. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

EZİCİ

[sıfat]

  • Ezme işini yapan (kimse veya şey)
  • Yıpratan, bunaltan, sıkıntılı

    Hep ağır, ezici, sıkıntılı şeyler düşündükleri belliydi. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]

  • Üstün gelen, yok eden, ağır basan

    Ezici çoğunluk.

İKİZCE

[isim]

  • Ordu iline bağlı ilçelerden biri