[isim]

• Tartaklanma işi

[-i]

• Alkışlama işini yaptırmak

[nesnesiz]

• Alkışlama işine konu olmak

  Hususi numaraları ile tutuluyor, beğeniliyor, alkışlanıyordu. - Osman Cemal Kaygılı

[isim]

• Alıntılanma işi

[nesnesiz]

• Kalkışma işine konu olmak

[-i]

• Sürekli ve hafif hafif kakmak

  Dövmüşler, sövmüşler hatta boş böğrüne çivi ile kakıştırmışlar, yine kımıldatamamışlardı. - Refik Halit Karay

[-e]

[-i]

• Karışma işini yaptırmak

[-i]

• İçinde ne olduğunu anlamak veya aradığını bulmak amacıyla elle yoklamak

  Ceplerimi karıştırdım, bozuk para bulamadım. - Falih Rıfkı Atay

[-i]

• Yemeği dibinin tutmaması için kaşıkla altüst etmek

  Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın, bir tencereyi karıştırıyor hem de için için ağlıyordu. - Ahmet Kabaklı

[-i]

• Kurcalamak, oynamak

[-i]

• Göz atmak, araştırmak, incelemek

  Saatlerce, istediğim kitapları, divanları, Servetifünun koleksiyonlarını karıştırdım. - Yusuf Ziya Ortaç

[-i]

• Üstünkörü okumak

  Verdiğim cevapları dinlemiyor gibi dalgın, parmaklarıyla bir risaleyi karıştırıyordu. - Halit Ziya Uşaklıgil

• Ayırt edememek, tam olarak seçememek

  Siz düşle gerçeği birbirine karıştırıyorsunuz.

[-e]

[-i]

• Bir şeyin içine başka bir şey katarak karıştırmak

[isim]

• Numaralanma işi

[isim]

• Tartaklama işi

[nesnesiz]

• Tartışma işi yapılmak

  Aileyi ilgilendiren bir konu tartışılırken amcasına bütün ömründe ilk ve son defa bağırıvermişti. - Tarık Buğra

[-i]

[-le]

• Birbirini tanımayanların tanışmasını sağlamak, tanıtmak, takdim etmek

  Seni rastgele bir yabancı ile tanıştıramam, bilirsin. - Reşat Nuri Güntekin

[nesnesiz]

• Küpe, bilezik, yüzük vb. süs eşyasını çokça takmak

[isim]

• Yaltaklanma işi

[sıfat]

• İçinde anıştırma bulunan, üstü kapalı (davranış, söz)