[isim]

• Adam öldürme suçu, cinayet

[sıfat]

[teklifsiz konuşmada]

• Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, mükemmel

  Kıyak bir koşu atı. Kıyak bir söz.

[isim]

• Hoşgörü, ayrıcalık tanıma

[halk ağzında]

• Güzel, biçimli, yakışıklı, düzgün giyimli

[halk ağzında]

• Kıyıcı, zalim, gaddar

  Hırsızların en kıyağı, kaçakçıların en gözü karası hep burada. - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

• kıyak geçmek (veya çekmek veya yapmak)
• kıyak kaçmak

[isim]

• Bir tutma, denk sayma

• Karşılaştırma, oranlama, mukayese

[eskimiş]

[dil bilgisi]

• Örnekseme

  Birçok kelime türü kıyasla yapılmıştır.

[mantık]

• Tasım

Ata Sözleri ve Deyimler

• kıyas etmek (veya eylemek)
• kıyas kabul etmez

[isim]

[din bilgisi]

• İslam inancına göre, ölümden sonra yeniden dirilip ayağa kalkma

[din bilgisi]

• Namazda ayakta durma

[eskimiş]

• Ayağa kalkma, ayakta durma

[eskimiş]

• Bir işe girişme, kalkışma, teşebbüs etme

[eskimiş]

• Ayaklanma, başkaldırma, karşı gelme

  Planlı ihtilalin, planlı kurtuluş, kıyam ve savaşının ilk basamağı buydu. - Etem İzzet Benice

[isim]

[eskimiş]

• Boyun eğme, uyma

Ata Sözleri ve Deyimler

• inkıyat etmek

[sıfat]

[eskimiş]

• Uygulama ve benzetme ile elde edilen

• Kurala göre yapılmış, kurallı

[isim]

[din bilgisi]

• Tek tanrılı dinlerin inanışına göre dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirilerek mahşerde toplanacağı zaman, hesap günü, kıyamet günü, mahşer günü

[mecaz]

• Gürültülü karışıklık, gürültü patırtı

  Bağırma, çağırma, kıyamet, polisler Mustafa'yı çalyaka götürürler. - Peyami Safa

[mecaz]

• Büyük felaket, afet

Ata Sözleri ve Deyimler

• kıyamete kadar
• kıyamete kalmak
• kıyamet gibi (veya kadar)
• kıyamet kopmak
• kıyametler koparmak
• kıyamet mi kopar?

[zarf]

[eskimiş]

• Kıyas edilerek, kıyas yoluyla

• Karşılaştırarak, oranlayarak

  Yaşı yetmişi bulmuştu, hâlâ dinç ve sağlıklı sayılırdı akranlarına kıyasen. - Osman Aysu

• Benzeterek

[isim]

[eskimiş]

• Koruma

Ata Sözleri ve Deyimler

• sıyanet etmek

[isim]

[hayvan bilimi]

• Çok ayaklılardan, sarımtırak renkte, zehirli bir böcek (Scolopendra)

[sıfat]

[mecaz]

• Hain

  Damadım için söylüyorsan sen de bilirsin ki ne akreptir ne de çıyan. - Ercüment Ekrem Talu

Ata Sözleri ve Deyimler

• çıyan gibi

[isim]

• Kıyak olma durumu

[argo]

• Kıyakçıya yakışır davranış

[zarf]

• Olabileceği ölçüde, olabileceği kadar

  Uzakta ufacık, bambaşka, olasıya beyaz ve beyaz sevimli bir ışık belirdi. - Refik Halit Karay

[isim]

• Dağda, kırda yol kesen hırsızlar, haydutlar

  Nice kendi hâlinde insanları, dağ başlarında eşkıya tenkil eder gibi öldürttü. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

• eşkıya gibi

[isim]

[bitki bilimi]

• Kabakgillerden, uzun, iri meyveli, sürüngen, bir yıllık otsu bir bitki (Cucumis sativus)

[bitki bilimi]

• Bu bitkinin iri, yeşil ürünü, salatalık

[sıfat]

[argo]

• Kaba saba, görgüsüz, budala

[isim]

[eskimiş]

[hukuk]

• Bir şeyi seçmekte veya yapıp yapmamakta özgürlük

[isim]

[hayvan bilimi]

• Afrika'da yaşayan sığırcıkgiller familyasının genel adı