İçinde Üşm Bulunan Kelimeler

İçinde ÜŞM olan 48 kelime bulunuyor. İçerisinde ÜŞM geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Üşm ile başlayan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

12 Harfli Kelimeler

GÖRÜŞMECİLİK31, DÜŞMANLAŞMAK24

11 Harfli Kelimeler

DÜŞMANLAŞMA23

9 Harfli Kelimeler

GÖRÜŞMECİ28, DÜRTÜŞMEK19, DÜŞMANLIK18, SÜRTÜŞMEK18

8 Harfli Kelimeler

DÖVÜŞMEK28, SÖVÜŞMEK27, ÇÖZÜŞMEK26, GÖRÜŞMEK24, ÇÖKÜŞMEK23, ÖLÇÜŞMEK23, BÖLÜŞMEK22, DÖNÜŞMEK22, BÜZÜŞMEK21, GÜLÜŞMEK20, ÖRTÜŞMEK20, DÜŞMANCA19, DÜRTÜŞME18, KÜSÜŞMEK17, SÜRTÜŞME17

7 Harfli Kelimeler

DÖVÜŞME27, GÖÇÜŞME26, SÖVÜŞME26, ÇÖZÜŞME25, GÖRÜŞME23, ÖPÜŞMEK23, ÇÖKÜŞME22, ÖLÇÜŞME22, BÖLÜŞME21, DÖNÜŞME21, BÜZÜŞME20, GÜLÜŞME19, ÖRTÜŞME19, ÖTÜŞMEK19, ÜŞÜŞMEK18, KÜSÜŞME16, ÜRÜŞMEK15

6 Harfli Kelimeler

ÖPÜŞME22, ÖTÜŞME18, ÜŞÜŞME17, DÜŞMEK14, DÜŞMAN14, ÜRÜŞME14

5 Harfli Kelimeler

DÜŞME13, ÜŞMEK11

4 Harfli Kelimeler

ÜŞME10

ÜŞME

[isim]

  • Üşmek işi

ÜŞMEK

[-e]

[halk ağzında]

  • Üşüşmek

    Herkes başıma üştü. Ekmeğe karınca üştü.

DÜŞME

[isim]

  • Düşmek işi

    Büyük bir maharetle kurulan pusuya düşmeme bıçaksırtı kalmıştı. - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: elden düşme, orta hece düşmesi, ses düşmesi, ünlü düşmesi, ünsüz düşmesi

DÜŞMEK

[-e]

  • Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek

    Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. - Reşat Nuri Güntekin

[-den]

  • Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek

    Çocukken ağaçtan düşüp ayağım kırılmıştı da ağlayamamıştım. - Sait Faik Abasıyanık

  • Yere devrilmek, yere serilmek

    Çocuk koşarken yere düştü.

  • Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak
  • Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak
  • Yağmak

    Dağlara kar düştü.

  • Vurmak, değmek, rastlamak

    İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyordu. - Ömer Seyfettin

[nesnesiz]

  • Vakti gelmeden ölü doğmak

[-den]

  • Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak

    Kitabın yeni baskısında buradan bir kelime düşmüş.

[nesnesiz]

  • Eksilmek

    Gündelikleri yarı yarıya düşmüştü. - Necati Cumalı

  • Aşırı ilgi veya sevgi göstermek

    Sen bu işin üstüne çok düştün.

  • Uğramak, kapılmak

    Kadınlar yeni baştan telaşa, heyecana, korkuya düştüler. - Aka Gündüz

  • Yakışmak, uygun gelmek

    Bu resim buraya iyi düştü.

  • Yakışık almak

    Bize düşen, medeniyetin zorlamaları karşısında bir ayıklamayı başarabilmek olmalıdır. - İsmet Özel

  • Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak

    Bana arada bir bakkaldan tuz, limon almak düşüyor, o kadar. - Haldun Taner

  • Bulunmak

    Birlikte evden çıkmışlar, limanda iskelenin karşısına düşen kahveye doğru yürümüşlerdi. - Necati Cumalı

  • Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak

    O asker, gittiğimiz yerde bir aralık benim bölüğüme düşmüştü. - Reşat Nuri Güntekin

  • Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak

    Mirastan ona bu ev düştü.

  • Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak

    Bu yaşta mahkemelere düşmek... - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz]

  • İşbaşından uzaklaşmak

    Kabine düştü.

[nesnesiz]

  • Hızı, gücü, değeri azalmak

    Arabanın hızı düştü. Paranın değeri düştü.

[nesnesiz]

  • Isı, basınç, ateş vb. eksilmek, azalmak

    İki gün içinde ateş düştü; ağrılar, sızılar hafifledi. - Reşat Nuri Güntekin

[nesnesiz]

  • Düşkünleşmek

    Babam balıkçı amma vaktiyle zenginmiş efendim. Sonradan düşmüş. - Reşat Nuri Güntekin

  • Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek

    Bir rastlantı sonucu aralarına düşmüştüm. - Haldun Taner

  • Belirli zamana rastlamak

    Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması bu tarihlere düşer. - Memduh Şevket Esendal

[nesnesiz]

  • Fırsat çıkmak

    Bir kelepir düştü.

[nesnesiz]

  • Olmak, olumsuz bir duruma girmek

    Yorgun düşmek. Zayıf düşmek. Şehit düşmek. Esir düşmek.

[nesnesiz]

  • Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak

    Medine'nin düştüğünü söylemek istedim. - Falih Rıfkı Atay

  • Bazı deyimlerde `yürümek, birlikte gelmek` anlamlarında kullanılan bir fiil

    Önüne, peşine, arkasına düşmek.

[nesnesiz]

  • Bayağılaşmak

[nesnesiz]

  • Kötü yola girmek

    Düşmüş kadınları bu dönemin yazarlarının yücelterek duygudaşlıkla çizdiklerini görüyoruz. - Metin And

  • Alışmak, müptela olmak

[teknik]

  • Telefon, sanal ağ vb. alanlarda bağlantı kurmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • düşenin dostu olmaz
  • düşmez kalkmaz bir Allah
  • düşüp kalkmak

Birleşik Kelimeler: düşe kalka, açık düşmek, iz düşümü

DÜŞMAN (Kelime Kökeni: Farsça duşmān)

[isim]

  • Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, antagonist, dost karşıtı

    Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır. - Sait Faik Abasıyanık

  • Birbirleriyle savaşan devletler ve bu devletlerin asker, sivil bütün uyrukları

    Biz toprağımızdan düşmanı atmaya mecburuz. - Ruşen Eşref Ünaydın

  • Aralarında birbirleriyle çatışmaya varacak ölçüde anlaşmazlık olan taraflar

    Dostumuza güvenmeyelim de düşmanımıza mı güvenelim? - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[sıfat]

  • Bir şeyin yaşamasına, barınmasına engel olan (güç, tutum vb.)

[mecaz]

  • Bir şeyi büyük ölçüde kullanıp tüketen kimse

    Ekmek düşmanı.

[mecaz]

  • Bazı şeylerden nefret eden, tiksinen kimse

    İçki düşmanı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • düşman (veya düşmanı) kesilmek
  • düşman başına
  • düşman çatlatmak
  • düşman düşmana gazel (veya Yasin) okumaz
  • düşmanı denize dökmek
  • düşmanın karınca ise de hor bakma
  • düşman olmak

Birleşik Kelimeler: düşman ağzı, dost düşman, can düşmanı, ekmek düşmanı, ırz düşmanı, kaşık düşmanı, tuz ekmek düşmanı

ÜRÜŞME

[isim]

  • Ürüşmek işi

ÜRÜŞMEK

[nesnesiz]

  • Hep birden ürümek

KÜSÜŞME

[isim]

  • Küsüşmek işi

    Sevgimizi hep canlı tuttuğumuzu sandık. Küsüşmelerimiz, dargınlıklarımız sanki iz bırakmadan geçti gitti. - Erhan Bener

KÜSÜŞMEK

[nesnesiz]

[-le]

  • Birbirine küsmek, karşılıklı darılmak

    Kocasıyla arası açıktı, tartışıp küsüşüyorlardı sık sık. - Refik Erduran

SÜRTÜŞME

[isim]

  • Sürtüşmek işi

[mecaz]

  • Anlaşmazlık, uyuşmazlık

    Herkesten uzak duruşu, çekingenliğinden, pısırıklığından çok, birtakım sürtüşmelerden korunmak içindi. - Necati Cumalı

ÜŞÜŞME

[isim]

  • Üşüşmek işi

DÜŞMANLIK

[isim]

  • Düşmanca duygu veya davranış, yağılık, hasımlık, adavet, muhasamat, husumet, antagonizm

    Bu rahatsızlığını bana karşı düşmanlık biçiminde belli etti. - Ayla Kutlu

SÜRTÜŞMEK

[nesnesiz]

[-le]

  • Birbirine sürtünmek

[mecaz]

  • Anlaşamamak, uyuşamamak

DÜRTÜŞME

[isim]

  • Dürtüşmek işi

ÜŞÜŞMEK

[-e]

  • Her yandan çokça bir araya gelmek, toplanmak, birikmek, üşmek

    Herifin etrafına daha trenden inerken üşüştük. - Nazım Hikmet