İçinde Öz Bulunan Kelimeler
İçinde ÖZ olan 385 kelime bulunuyor. İçerisinde ÖZ geçen kelimeler ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Öz kelimesinin anlamı nedir? Öz ile başlayan kelimeler. Öz ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
15 Harfli Kelimeler
ÇÖZÜMLEYİVERMEK39,
14 Harfli Kelimeler
ÇÖZÜMSÜZLEŞMEK39, ÖZGÜRLÜKSÜZLÜK39, ÇÖZÜMLEYİVERME38, ÇÖZÜMLENİVERME36, ÇÖZÜNDÜREBİLME35, ÇÖZDÜRÜLEBİLME35, ÇÖZÜMLEYİCİLİK34, ÇÖZÜMLEYEBİLME34, ÖZGÜNLEŞTİRMEK33, ÖZGÜRLEŞTİRMEK33, ÇÖZÜMLENEBİLME32, GÖZETLEYİCİLİK32, ÖZDEŞLEŞTİRMEK32, ÖZELLEŞTİRİLME27, ÖZERKLEŞTİRMEK27
13 Harfli Kelimeler
ÇÖZÜMSÜZLEŞME38, ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK37, AÇGÖZLÜLEŞMEK35, AÇIKGÖZLEŞMEK34, ÇÖZÜNDÜRÜLMEK34, ÇÖZDÜREBİLMEK32, ÖZGÜNLEŞTİRME32, ÖZGÜRLEŞTİRME32, ÖZDEŞLEŞTİRME31, GÖZENEKSİZLİK30, ÖZERKLEŞTİRME26, ÖZELLEŞTİRMEK26
12 Harfli Kelimeler
ÇÖZÜLÜVERMEK35,
11 Harfli Kelimeler
SÖZGÖTÜRMEZ37, ÇÖZÜLÜVERME34, ÇÖZÜMSÜZLÜK34, ÖZGÜRLÜKSÜZ34, GÖZLÜKÇÜLÜK33, ÇÖZÜMLEYİCİ31, ÇÖZDÜRÜLMEK30, ÇÖZÜNDÜRMEK30, ÖZGÜRLEŞMEK30, ÖZGÜNLEŞMEK30, SÖZLÜKÇÜLÜK30, GÖZETLEYİCİ29, ÖZDEŞLEŞMEK29, SÖZLEŞMESİZ29, TOKGÖZLÜLÜK29, ÇÖZÜLEBİLME28, ÇÖZÜNEBİLME28, GÖZLEMCİLİK28, ÇÖZÜMLEMELİ27, ÇÖZÜMLENMEK27
Tümünü Gör
10 Harfli Kelimeler
ÖZGÜRLÜKÇÜ32, ÇÖZÜVERMEK31, AÇGÖZLÜLÜK30, ÇÖZÜMLEYİŞ30,
Tümünü Gör
9 Harfli Kelimeler
SIĞIRGÖZÜ34, ATGÖZLÜĞÜ33, HOROZGÖZÜ33, AÇGÖZLÜCE30, ÇÖZÜCÜLÜK30, ÇÖZÜVERME30, GÖZLÜKSÜZ30, GÖZSÜZLÜK30, ÇÖZGÜNLÜK29, GÖZLEMEVİ29, KOYUNGÖZÜ28, ÖZVERİSİZ28, BALIKGÖZÜ27, GÖZLEYİCİ27, KARAGÖZCÜ27, MANDAGÖZÜ27, SULUGÖZLÜ27, CİNGÖZLÜK27, ÇÖZDÜRMEK26, GÖZLEMECİ26
Tümünü Gör
8 Harfli Kelimeler
ÖKÜZGÖZÜ34, GÜMÜŞGÖZ33, DEVEGÖZÜ31, ÇÖZÜMSÜZ29, GÖZLÜKÇÜ28, GÖZCÜLÜK28, BUZÇÖZER26, ÇÖZÜŞMEK26, GÖZLEYİŞ26, ÇÖZDÜRME25, GÖZLÜKLÜ25, GÖZLEMCİ25, HAMAMÖZÜ25, KEDİGÖZÜ25, ÖZGÜRLÜK25, ÖZGÜNLÜK25, ÖZGÜLLÜK25, SÖZLÜKÇÜ25, SÖZCÜLÜK25, ÇÖZÜMSEL24
Tümünü Gör
7 Harfli Kelimeler
GÖZDAĞI30, ÇÖZÜMCÜ27, GÖZLEĞİ27, ÇÖZÜLÜŞ26, GÖZYAŞI26, KUŞGÖZÜ26, AÇGÖZLÜ25, ÇÖZÜŞME25, ÖZGÜRCE25, AÇIKGÖZ24, ÇÖZÜLÜM24, GÖZÜNDE24, ÖZÜRSÜZ24, ÖZGÜLÜK24, PARAGÖZ24, TEPEGÖZ24, VİRTÜÖZ24, ÇÖZÜNTÜ23, GÖZÜKME23, GÖZETİŞ23
Tümünü Gör
6 Harfli Kelimeler
ÖZBEÖZ26, YÜZGÖZ26, ÇÖZÜCÜ25, GÖZSÜZ25, GÖZEVİ25, ÇÖZGÜN24, SUFLÖZ23, CAMGÖZ23, ÖZGECİ22, SÖZSÜZ22, CİNGÖZ22, FRİTÖZ21, GÖZLÜK21, ÖZVERİ21, SÖZCÜK21, GÖZEME20, GÖZLEM20, ÇÖZMEK19, GÖZELİ19, GÖZENE19
Tümünü Gör
5 Harfli Kelimeler
GÖZGÜ24, ÇÖZGÜ23, GÖZCÜ23, ÇÖZÜŞ22, AÇGÖZ21, GÖZÜM21, KUVÖZ21, ÇÖZÜM20, GÖZDE20, GÖZLÜ20, ÖZGÜL20, ÖZGÜN20, ÖZGÜR20, SÖZCÜ20, ÇÖZÜK19, ÖZDEŞ19, ÇÖZME18, GÖZER18, ÖZALP18, SÖZCE18
Tümünü Gör
4 Harfli Kelimeler
ÖZGÜ19, GÖZE17, ÖZGE17, ÖZLÜ15, ÖZÜR15, ÖZÜT15, ÖZEK13, ÖZEL13, ÖZEN13, ÖZET13, ÖZNE13
3 Harfli Kelimeler
GÖZ16, ÇÖZ15, SÖZ13, KÖZ12, ÖZE12, TÖZ12
2 Harfli Kelimeler
ÖZ11
ÖZ
-
Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı
Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. - Haldun Taner
-
`Kendine, kendi kendini` anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz
Öz eleştiri, öz yönetim.
-
Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre
Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü.
- Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça
-
Kendi, zat
Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme - Karacaoğlan
-
Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde
Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde. - Aka Gündüz
-
Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm
Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur - Halk türküsü
Ata Sözleri ve Deyimler
- özü sözü bir (olmak)
Birleşik Kelimeler: öz bağışıklık, öz belirtim, özbeöz, öz beslenme, öz denetim, öz devim, öz devinim, özdeyiş, öz dışı, öz dikeni, öz direnç, öz eleştiri, özezer, öz geçmiş, öz güven, öz ısı, öz ışın, öz indükleme, özişler, öz itme, öz kaynak, öz kedi balığıgiller, öz kesit, öz odun, öz öğrenim, öz saygı, özsever, öz su, öz tahta, özveren, özveri, öz yapı, öz yaşam, öz yönetim, kaçık öz, bal özü, budak özü, diş özü, mantar özü, mısır özü, odun özü
-
Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan
Size öz evladım gibi davranacağım. - Ayşe Kulin
- İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı(I)
Birleşik Kelimeler: öz kardeş
- Dere, çay
- Sulak, verimli yer
KÖZ
- Küçük kor parçası
ÖZE
-
Özgü
Gülmek insan türüne öze bir durumdur.
TÖZ
- Kök, asıl, cevher
- Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher
ÖZEK
- Bir şeyin çevreden aynı uzaklıkta olan yeri
Birleşik Kelimeler: özek ağacı, özek demiri, özek doku
ÖZEL
-
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan, spesiyal
Aşçının özel yemeği.
- Benzerlerinden ayrılmasını sağlayan bir özelliği olan, spesiyal
-
Bir kişiyi ilgilendiren, hususi, zatî
Özel bir diyeceği varmış gibi koluma girdi sokakta. - Necati Cumalı
- Devlete değil, kişiye ait olan, hususi, resmî karşıtı
-
Dikkate değer
Özel bir ilgi gösterdi.
- Ayırt edici bir niteliği olan
-
Her zaman görülenden, olağandan farklı
Özel durumları da göz önüne alalım.
Birleşik Kelimeler: özel ad, özel af, özel dikiş, özel dil, özel girişim, özel hayat, özel isim, özel kalem, özel kesim, özel mülkiyet, özel okul, özel radyo, özel sayı, özel sektör, özel televizyon, özel teşebbüs, özel tiyatro, özel ulak, özel yaşam, hizmete özel, kişiye özel
ÖZEN
-
Bir işin elden geldiğince iyi olması için gösterilen çaba, itina, ihtimam
Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak özenindeydi. - Çetin Altan
Ata Sözleri ve Deyimler
- özen göstermek
ÖZET
-
Bir yazı veya sözün anlamını daha kısa ve özlü biçimde veren yazı veya söz, hülasa, fezleke, ekspoze
Gelinmesi gereken yere korkmadan, ödün vermeden hatasıyla sevabıyla gelmek. İşte bir serüvenin özeti. - Tomris Uyar
- Filmin konusunu en kısa biçimde anlatan, bir senaryo çalışmasının ilk basamağı olan metin
Birleşik Kelimeler: basın özeti, hesap özeti, yönetici özeti
ÖZNE
- Bir cümlede bildirilen işi yapan, yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan kimse veya şey, fail, süje: Çocuk uyudu. Çocuk henüz küçüktür cümlelerinde çocuk sözü öznedir
- Bilinci, sezgisi, düş gücü olan, bazı filozoflara göre de dış dünyaya karşıt olan birey
Birleşik Kelimeler: özne grubu, özne öbeği, dolaylı özne, ortak özne, pekiştirmeli özne, sözde özne
SÖZ
- Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
- Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
-
Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde. - Bedri Rahmi Eyuboğlu
-
Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
Ortalıkta bir söz dolaşıyor.
-
Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
O, sözünde duran bir adamdır.
-
Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
Şarkının sözleri çok anlamlı.
Ata Sözleri ve Deyimler
- söz açmak
- söz almak
- söz altında kalmamak
- söz anlamaz
- söz anlatmak
- söz anlayan beri gelsin
- söz aramızda
- söz atmak
- söz ayağa düşmek
- söz bir, Allah bir
- söz çakmak
- söz çıkarmak
- söz çıkmak
- sözde kalmak
- sözden anlamak
- söz dinlemek (veya tutmak)
- söz düşmemek
- söz düşürmek
- söze atılmak
- söze başlamak
- söze boğmak
- söze dalmak
- söze karışmak
- söze son vermek
- söz etmek
- söze yatmak
- söz geçirmek
- söz gelmek
- söz getirmek
- söz götürmek
- söz götürmez
- söz gümüşse sükût altındır
- söz işitmek
- söz kaldıramamak
- söz kesmek
- söz olmak
- söz sözü açmak
- söz taşımak
- söz tutmak
- sözü (veya sözünü) çevirmek
- sözü açılmak
- sözü ağzına tıkamak
- sözü ağzında bırakmak
- sözü ağzında gevelemek
- sözü ağzında kalmak
- sözü ağzından almak
- sözü bağlamak
- sözü dağıtmak
- sözü dolandırmak
- sözü döndürüp dolaştırmak
- sözü edilmek
- sözü geçmek
- sözü kesmek
- sözü kısa kesmek
- sözüm meclisten dışarı
- sözü mü olur?
- sözüm yabana
- sözün ardı boşa çıkmak
- sözünde durmak
- sözünden çıkmamak
- sözünden dönmek
- sözüne gelmek
- sözüne sadık kalmak
- sözünü (veya sözünüzü) balla kestim (veya kesiyorum)
- sözünü bağlamak
- sözünü bilmek
- sözünü bilmemek
- sözünü esirgememek (veya sakınmamak)
- sözünü etmek
- sözünü geri almak
- sözünü kesmek
- sözünün eri
- sözünü tutmak
- sözünü tutmak
- sözünü yabana atmamak
- sözünü yedirmek
- sözünü yemek
- sözü sohbeti yerinde
- sözü tartmak
- sözü uzatmak
- söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir
- söz vermek
- söz yetiştirmek
- söz yok!
Birleşik Kelimeler: söz başı, söz birliği, söz bölüğü, söz bölükleri, söz cambazı, söz dağarcığı, söz dalaşı, söz dizimi, söz düellosu, söz ebesi, söz ehli, söz gelimi, söz gelişi, söz gösterisi, sözgötürmez, söz hazinesi, söz karışıklığı, söz kesimi, söz konusu, söz meydanı, söz misali, söz rüşveti, söz sahibi, söz sırası, söz temsili, söz ustası, söz varlığı, söz yarışı, söz yazarı, söz yitimi, söz zinciri, sözüm ona, sözün kısası, sözüne sahip, acı söz, ağır söz, ara söz, beylik söz, eğri söz, iğneli söz, katı söz, kuru söz, lastikli söz, ön söz, pis söz, sav söz, son söz, tatlı söz, atasözü, namus sözü, şeref sözü
ÖZLÜ
-
Özü olan, öz bölümü çokça olan
Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle. - Yahya Kemal Beyatlı
-
Düşünceyi gereksiz söz kullanmadan bildiren
Özlü anlatım.
- Kıvamlı
-
Benliğinde, varlığında, yapısında herhangi bir nitelik bulunan
Ben o kadar bedbaht, doğru özlü bir kadınım ki beni sonra anlayacaksınız. - Aka Gündüz
- Yapışkan, verimli (toprak)
-
Kısa ve anlamlı bir biçimde
Köprüye kadar kendi dünyaları içinde ne tatlı, ne özlü konuşurlardı. - Yusuf Ziya Ortaç
Birleşik Kelimeler: özlü çamur, özlü un, bal özlü
ÖZÜR (Kelime Kökeni: Arapça ʿuẕr)
-
Bir kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret
Harp tarihi bu saldırı için hiçbir özür bulamayacaktır. - Falih Rıfkı Atay
- Bir kusurun, bir suçun elde olmadan yapıldığını ileri sürme, mazeret
-
Sakatlık, bozukluk, eksiklik veya elverişsizlik
Bu evin birtakım özürleri var. Özrüm var, uzun yol yürüyemem.
- Kusur, defo
Ata Sözleri ve Deyimler
- özrü kabahatinden büyük
- özür dilemek
ÖZÜT
- Bir maddenin herhangi bir yolla elde edilmiş olan özü, ekstre
ÇÖZ
- Bumbar, bağırsak
- Bumbarın yağı
Birleşik Kelimeler: çöz yağı
GÖZ
- Görme organı, basar
-
Bazı deyimlerde, görme ve bakma
Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin.
-
Oda
Şu fakir mahallede bir göz evim olsaydı / Nasıl sevinç içinde çıkardım şu yokuşu - Ziya Osman Saba
-
Bakış, görüş
Bu sefer alacaklı gözüyle baktım.
-
Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak
Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu? - Tarık Buğra
-
Delik, boşluk
İğnenin gözü.
Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır. - Sait Faik Abasıyanık
-
Çekmece
Masanın gözleri.
- Terazi kefesi
-
Nazar
İnsanı gözle yiyip bitirirler. - Ömer Seyfettin
-
Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı
Gözden düşmek. Göze girmek.
-
Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri
Göz aşısı.
-
Bölüm, hane
Dama tahtasında altmış dört göz vardır.
-
Bazı yaraların uç bölümü
Çıbanın gözü.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... gözüyle bakmak
- göz (veya gözünün) kuyruğuyla bakmak
- göz (veya gözünün) ucuyla bakmak
- göz açamamak
- göz açıp kapayıncaya kadar
- göz açtırmamak
- göz alabildiğine
- göz ardı etmek
- göz atmak
- gözaydına gelmek
- gözaydına gitmek
- gözaydın etmek
- göz boyamak
- göz değmek
- gözden (veya gözünden) düşmek
- gözden (veya gözünden) kaçırmak
- gözden (veya gözünden) kaçmak
- gözden (veya gözünden) sürmeyi çalmak (veya çekmek)
- gözden çıkarmak
- gözden geçirmek
- gözden gönülden çıkarmak
- gözden ırak olan gönülden de ırak olur
- gözden ırak tutmak
- gözden ırak tutulmak
- gözden kaybetmek
- gözden kaybolmak
- gözden nihan olmak
- gözden uzaklaşmak
- gözden uzak tutmak
- göz dikmek
- göz doldurmak
- göz doyurmak
- göze almak
- göze batmak
- göze çarpmak
- göze diken olmak
- göze gelmek
- göze girmek
- göze görünmek
- göze görünmemek
- göz etmek
- göze yasak olmaz
- göz gezdirmek
- göz gördüğünü ister
- göz göre göre
- göz görmeyince gönül katlanır
- göz görür, gönül katlanır
- göz gözü görmemek
- göz kamaştırmak (veya almak)
- göz kaş süzmek
- göz kesilmek
- göz kırpmadan
- göz kırpmak
- göz kırpmamak
- göz koymak
- göz kulak olmak
- gözle görülür, elle tutulur hâle gelmek
- gözleri bayılmak
- gözleri berraklaşmak
- gözleri buğulanmak (veya bulutlanmak)
- gözleri çakmak çakmak (olmak)
- gözleri çivilenmek
- gözleri çukura gitmek (veya kaçmak)
- gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak)
- gözleri dönmek
- gözleri fıldır fıldır etmek
- gözleri fıldır fıldır olmak
- gözleri ışıklı (olmak)
- gözleri kan çanağına dönmek (veya kanlanmak)
- gözleri kapanmak
- gözlerinden okumak
- gözlerinde şimşek çakmak
- gözlerine inanamamak
- gözlerine mil çekmek
- gözlerini bayıltmak
- gözlerini belertmek
- gözlerini bitirmek
- gözlerini devirmek
- gözlerini fal taşı gibi açmak
- gözlerini kaçırmak
- gözlerinin içi gülmek
- gözlerinin içine kadar kızarmak
- gözleri parlamak (veya parıldamak)
- gözleri sulanmak
- gözleri süzülmek
- gözleri şıldır şıldır dönmek
- gözleri takılıp kalmak
- gözleri velfecri okumak
- gözleri yaşarmak
- gözleri yuvalarından (veya evinden) fırlamak (veya uğramak)
- gözle yemek
- göz süzmek
- göz ucuyla görmek
- göz ucuyla süzmek
- gözü (veya gözleri) (bir şeyde veya bir şeyin üzerinde) olmak
- gözü (veya gözleri) açılmak
- gözü (veya gözleri) dönmek
- gözü (veya gözleri) kamaşmak
- gözü (veya gözleri) kararmak
- gözü (veya gözleri) kaymak (veya kaçmak)
- gözü (veya gözleri) okşamak
- gözü (veya gözleri) takılmak
- gözü (veya gözleri) üstünde kalmak
- gözü akmak
- gözü alışmak
- gözü almamak
- gözü arkada kalmak
- gözü bulanmak
- gözü büyükte olmak
- gözü çıkasıca
- gözü dalmak
- gözü değmek
- gözü doymak
- gözü dönesi
- gözü dumanlanmak
- gözü dünyayı görmemek
- gözü gibi sakınmak (veya saklamak veya esirgemek)
- gözü gibi sevmek
- gözü gitmek
- gözü gönlü açılmak
- gözü görmemek
- gözü görmez olmak
- gözü göz değil
- gözü hiçbir şey görmemek
- gözü ısırmak
- gözü ilişmek
- gözü kalmak
- gözü kesmek
- gözü kesmemek
- gözü kızmak
- gözü korkmak
- gözü kör olsun
- gözüm!
- gözüm çıksın (veya kör olsun)
- gözüm görmesin
- gözün ... görsün
- gözün aydın!
- gözünde
- gözünde (veya gözlerinde) şimşek (veya şimşekler) çakmak
- gözünde büyümek
- gözünde büyütmek
- gözünden (veya gözlerinden) uyku akmak
- gözünden (veya gözlerinden) yaş (veya yaşlar) boşanmak
- gözünden kıskanmak
- gözünde olmamak
- gözünde tütmek
- gözüne (veya gözlerine) bakmak
- gözüne batmak
- gözüne çarpmak
- gözüne diken olmak
- gözüne dizine dursun
- gözüne girmek
- gözüne hiçbir şey görünmemek
- gözüne ilişmek
- gözüne karasu inmek
- gözüne kestirmek
- gözüne sokmak
- gözüne uyku girmemek
- gözünü ... hırsı bürümek
- gözünü (veya gözlerini) açmak
- gözünü (veya gözlerini) dikmek
- gözünü (veya gözlerini) duman bürümek
- gözünü (veya gözlerini) kan bürümek
- gözünü (veya gözlerini) kapamak
- gözünü (veya gözlerini) kırpmadan
- gözünü (veya gözlerini) oymak
- gözünü açmak
- gözünü açmak
- gözünü açmak
- gözünü ağartmak
- gözünü alamamak
- gözünü almak
- gözünü ayırmamak
- gözünü bağlamak
- gözünü çıkarmak
- gözünü daldan budaktan (veya çöpten) esirgememek (veya sakınmamak)
- gözünü doyurmak
- gözünü dört açmak
- gözünü gözüne dikmek
- gözünü hırs bürümek
- gözünü karartmak
- gözünü kin bürümek
- gözünü korkutmak
- gözünün (veya gözlerinin) içine bakmak
- gözünün bebeği gibi sevmek
- gözünün çapağını silmeden
- gözünün içine baka baka
- gözünün önüne gelmek
- gözünün önünü görmemek
- gözünün üstünde kaşın var dememek
- gözünün yaşına bakmamak
- gözünü sevda (veya aşk) bürümek
- gözünü sevdiğim
- gözünü seveyim
- gözünü toprak doyursun
- gözünü üstünden ayırmamak
- gözünü yıldırmak
- gözünü yummak
- gözünü yummak
- gözü olmak
- gözü olmamak
- gözü sönmek
- gözü su içmemek
- gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz
- gözü toprağa bakmak
- gözü tutmak
- gözü uyku tutmamak
- gözü yememek
- gözü yılmak
- gözüyle (veya gözleriyle) tartmak
- gözüyle görmek
- göz var, izan var
- göz yıldırmak
- göz yummak
- göz yummamak
Birleşik Kelimeler: göz açıklığı, göz akı, göz alıcı, gözaltı, göz altı, göz aşısı, göz aşinalığı, göz bağcı, göz bağı, göz bankası, göz banyosu, göz bebeği, göz bilimi, göz boncuğu, gözdağı, gözdemiri, göz dikeği, göz dişi, göz doktoru, göz emeği, göz erimi, göz etçiği, gözevi, göz göz, göz göze, göz hakkı, göz hapsi, göz kadehi, göz kamaştırıcı, göz kapağı, göz kararı, göz kesesi, göz memesi, göz merceği, göz nuru, göz önü, göz pencere, göz pınarı, göz sevdası, göz taşı, gözyaşı, göz yoklaması, göz yuvarı, göz yuvası, göz zarı yangısı, göze göz, gözü aç, gözü açık, gözü bağlı, gözü dışarıda, gözü doymaz, gözü gönlü tok, gözü kapalı, gözü kara, gözü keskin, gözü pek, gözü sulu, gözü tok, gözü yolda, gözü yüksekte, açgöz, açıkgöz, aynagöz, camgöz, cam göz, cingöz, çekik göz, dört göz, eski göz ağrısı, gümüş göz, ilk göz ağrısı, karagöz, Karagöz, kem göz, kene göz, kötü göz, lokma göz, paragöz, patlak göz, petek göz, sarıgöz, sulu göz, süzgün göz, tepegöz, uyur göz, yalıngöz, yüz göz, balıkgözü, devegözü, horozgözü, kartalgözü, kedigözü, kemer gözü, koltuk gözü, koyungözü, kuşgözü, malın gözü, mandagözü, öküzgözü, palamar gözü, sığırgözü, torpido gözü, turnagözü, tütsü gözü, gündüz gözüyle, çıplak gözle, bu gözle, halkalı gözler, tepegözler