[isim]

• Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, makule, nev

  Güçlüğün hiçbir çeşidinden yılmamak, dil arıtıcısı olmanın vazgeçilmez bir koşuludur. - Nermi Uygur

• Canlıların bölümlenmesinde, bireylerden oluşan, türden daha küçük birlik

[sıfat]

• Türlü

  Bu camilerin her biri başka planda başka çeşittir. - Yahya Kemal Beyatlı

[sıfat]

• Çeşidi çok olan, türlü, mütenevvi

  Duvar, çeşitli küçük kâğıtlara basılmış resimlerle kaplıydı. - Ayla Kutlu

[isim]

• Çeşidi çok olma durumu, izge, yelpaze, tenevvü, spektrum

  Onun gülüşünü ve gülüşlerindeki mana çeşitliliğini bilmesi gereken ve bildiğini sandığı üç beş kişiden biri. - Tarık Buğra

[sıfat]

[matematik]

• Kenarlarından hiçbiri ötekine eşit olmayan (çokgen)

[isim]

• Çeşitlemek işi

• Farklı olma durumu, farklılık

  O gün bugün gündelik hayatta sayısız örneğini, çeşitlemesini görebileceğimiz bir ilişki... - Selim İleri

[müzik]

• Belli bir temayı değişik armoni, melodi ve ritimle süsleyerek yeniden çalma, varyasyon

  Piyano için çeşitlemeler.

[isim]

• Çeşitlenmek işi

[-i]

• Bir şeyin çeşidini artırmak

[nesnesiz]

• Çeşitli duruma gelmek

• Çeşidi artmak

[isim]

• Çeşitlendirmek işi

[sıfat]

• Envaitürlü

  Şimdiye değin, envaiçeşit sebepten ötürü sayısız kez iğrenmişti. - Elif Şafak

[isim]

• Çeşitlenebilmek işi

[-i]

• Çeşitlerini artırmak

[nesnesiz]

• Çeşitlenme ihtimali veya imkânı bulunmak

[isim]

• Çeşitlendirilmek işi

[sıfat]

• Envaitürlü