[nesnesiz]

• Çekme işi yaptırılmak

[isim]

• Çekimser davranma durumu

[nesnesiz]

• Çekimleme işine konu olmak

[isim]

• Çekinebilmek işi

[sıfat]

[fizik]

• Nükleer

[isim]

• Çekilebilmek işi

[-den]

• Bir şeyi yapmaktan geri durmak, kaçınmak, el çekmek, istinkâf etmek

[nesnesiz]

• Çiçek açmak, çiçek vermek, çiçekli duruma gelmek

  Yaz erken gelmiş, mart içinde bütün ağaçlar çiçeklenmişti. - Burhan Felek

[mecaz]

• Gelişmeye başlamak

  Böyle bir sav, hele yazın biliminin bunca çiçeklendiği çağımızda, kolay savunulamaz. - Melih Cevdet Anday

[mecaz]

• Tazelenmek, gençleşmek

  Seher vakti kalkan kervan / İniler de zarılanır / Bir güzele düşen gönül / Çiçeklenir, korulanır - Pir Sultan Abdal

[isim]

• Çekingen olma durumu

  Onu inciteceğinden çekiniyor, çekingenliği gözlerinden okunuyordu. - Etem İzzet Benice

[-i]

• Uçlarından tutarak ayrı yönlere doğru çekmek

  Kilidi çekiştiriyorum, bana mısın demiyor. - Ahmet Ümit

• Tekrar tekrar çekerek koparmak

  Bir şeye canı sıkıldığı vakit elini ensesine atar, saçının örgülerini yakalayarak çekiştirip dururdu. - Reşat Nuri Güntekin

[mecaz]

• Bir kimsenin kötü taraflarını uzun uzadıya sayıp dökmek

  Telefon ederler. Pazar günü evine gidip yeni müdürü çekiştirirler. - Memduh Şevket Esendal

[nesnesiz]

• Çekiçle dövülmek

[-e]

[-i]

• Çekiçle dövdürmek

[isim]

• Çekimsiz olma durumu

[-i]

• Bir şeyin doğruluğunu herhangi bir şeyle ortaya koymak, doğrulamak, teyit etmek

[sıfat]

• Çekirdeği olmayan, içinde çekirdeği bulunmayan