[isim]

• Arzulamak durumu

[isim]

• Koyun yavrulama

• Kuzu yürüyüşü gibi emekleme

[-i]

• Toz kaldırmak, çevreye toz yaymak

• Kar, toz gibi savurmak

• Böbürlenmek, yüksekten konuşup söylediği sözü yerine getirmemek, palavra atmak, mangalda kül bırakmamak

[mecaz]

• Aklını yitirmek

  Hangi doktor hastasına resmen sen tozutuyorsun dostum, demiştir? - Haldun Taner

[-e]

[-i]

• Bir nesnenin görüntüsünü büyütmek için objektifin odak uzaklığını değiştirmek, zum yapmak

[mecaz]

• Bir konunun belirli bir noktasına yoğunlaşmak

[isim]

• Zulmetmek işi

[isim]

• Erzurum iline bağlı ilçelerden biri

[sıfat]

[mecaz]

• Kendini bilmeyecek ölçüde olan

  Parisli kokot zilzurna sarhoş. - Necip Fazıl Kısakürek

[zarf]

• Aşırı sarhoş bir biçimde

  Eski Galata'dan artakalmış çengiler zilzurna dağılıyorlar. - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

• zilzurna olmak

[isim]

[eskimiş]

• Zurnacı

[nesnesiz]

• Bozma işine konu olmak

  Pazarlık bozulur, nişan bozulur, makine bozulur, mal bozulur. - Burhan Felek

• Yiyecek kokmak, yenilemeyecek duruma gelmek, ekşimek

  Et bozulmuş.

• Dağılmak, bozguna uğramak

  Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez'den geçiyordu. - Ömer Seyfettin

• Taşıt arızalanmak

[mecaz]

• İyi ve değerli niteliğini yitirmek

[mecaz]

• Bir şeye kızmak, içerlemek

  Karısının bu ikinci ihtarı ile biraz bozulan adam salıncaktan atladı. - Osman Cemal Kaygılı

[mecaz]

• Sağlığını yitirip zayıflamak

[nesnesiz]

[kimya]

• Birleşik bir madde, daha yalın bileşiklere veya bileşenlere tek yönlü olarak ayrılmak

[fizik]

• Işın etkin bir çekirdek, ışınım salarak değişikliğe uğramak

[isim]

• Bozuk olma durumu

• Bozuk para

[isim]

• Eğilmiş ve biri ötekinin arkasına tutunmuş birkaç kişinin üzerinden atlanılarak oynanan bir oyun

[zarf]

• İnat olsun diye, inadına

  Bu sözler hiç şüphesiz Celâl Sahir'in değildi, domuzuna harbe sokulmamız için havaya atılmış mantıklardı. - Yahya Kemal Beyatlı

• İyiden iyiye, adamakıllı

  Madam da domuzuna gâvurdu. Göğsünün üstünde daima bir altın haç. - Peyami Safa

[isim]

[eskimiş]

[kimya]

• Teknetyum

[sıfat]

• Sakıncalı