[isim]

• Yüklenme işi

  Bilinçli ve dirençli dediğimiz insan, somut bir durumu, bu soyut olanla yüklenmeye ve taşımaya çalışıyor. - Adalet Ağaoğlu

[-e]

• Yükleme işi yapılmak veya yükleme işine konu olmak

  Daha şimdiden evin bütün işleri Peyker'in üstüne yüklenmiş. - Memduh Şevket Esendal

• Kendi ağırlığını başka bir şey üzerine vermek, bedeniyle abanmak

  Araba durdukça önümdekine, kalktıkça arkamdakine yükleniyorum. - Burhan Felek

[-i]

• Bir yükü taşımak

  Bavulları yüklendi.

[mecaz]

• Üstüne düşmek, zorlamak

  Hep birden yüklenmişlerdi o zaman Rahmi'ye; saygısızlık ettin, kırdın diye. - Tarık Buğra

[-i]

[mecaz]

• Bir şeyi yapmayı kabul etmek, üstüne almak

[isim]

• Büyüklenmek işi, kibir, kurum(III), heyheylenme

  Başta delikanlılar, çoğunun oturuşunda bir büyüklenme var. - Tarık Buğra

[nesnesiz]

• Kendini büyük göstermek, büyüklük taslamak, kibirlenmek, heyheylenmek