İçinde Yük Bulunan Kelimeler

İçinde YÜK olan 83 kelime bulunuyor. İçerisinde YÜK geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Yük kelimesinin anlamı nedir? Yük ile başlayan kelimeler. Yük ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

YÜKLENEBİLMEK26

14 Harfli Kelimeler

YÜKSEKLİKÖLÇER28, BÜYÜKLENEBİLME25, YÜKÜMLENDİRMEK24

13 Harfli Kelimeler

YÜKSEKÖĞRENİM32, YÜKSEKÖĞRETİM32, YÜKSELTGENMEK23, YÜKÜMLENDİRME23

12 Harfli Kelimeler

YÜKÇEKMECE27, BÜYÜKELÇİLİK23, YÜKSELTGENME22, YÜKSELTGEMEK22, YÜKLENİCİLİK19, YÜKSELTİLMEK18

11 Harfli Kelimeler

YÜKSÜNÜLMEK21, YÜKSELTGEME21, BÜYÜKLENMEK20, YÜKÜMLENMEK19, YÜKSELTİLME17, YÜKLENİLMEK16, YÜKLETİLMEK16

10 Harfli Kelimeler

YÜKŞEHİR25, BÜYÜKORHAN23, YÜKÜMLÜLÜK21, BÜYÜKSEMEK20, YÜKSÜNÜLME20, BÜYÜKLENME19, YÜKÜMLENME18, YÜKSEKOKUL17, YÜKSELTMEK16, YÜKLENİLME15, YÜKLETİLME15

9 Harfli Kelimeler

YALIHÜYÜK22, YÜKSEKOVA21, YÜKELÇİ20, BÜYÜKSEME19, YÜKLEYİCİ18, YÜKSÜNMEK17, YÜKSELTEÇ17, YÜKLENİCİ16, YÜKSELTME15, YÜKSELMEK15, YÜKLENMEK14, YÜKLETMEK14, YÜKSEKLİK14

8 Harfli Kelimeler

YÜKBAŞ21, BÜYÜKAYI19, YÜKÇÜLÜK19, BÜYÜKLÜK18, YÜKLEYİŞ17, YÜKSELİŞ16, YÜKLÜLÜK16, YÜKSÜNME16, YÜKÇEKER15, YÜKÜNMEK15, YÜKSELİM14, YÜKSELME14, YÜKLETME13, YÜKLENME13, YÜKLEMEK13, YÜKSELTİ13, YÜKLENTİ12

7 Harfli Kelimeler

BOZÜYÜK19, BÜYÜK18, BÜYÜKÇE18, YÜKLÜCE16, YÜKÜMLÜ16, YÜKÜNME14, YÜKLEME12

6 Harfli Kelimeler

YÜKSÜK13, YÜKLÜK12, YÜKLEM11, YÜKSEK11, YÜKLER10

5 Harfli Kelimeler

YÜK19, HÖYÜK19, HÜYÜK15, YÜKÇÜ14, BÜYÜK13, YÜKÜM12, YÜK11, YÜKÜN11

3 Harfli Kelimeler

YÜK7

YÜK

[isim]

  • Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi

    Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir. - Falih Rıfkı Atay

  • Bir şeyin ağırlığı
  • Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar

    Bir araba yükü odun.

  • Eşya

    Bütün yükü bu bavul.

[mecaz]

  • Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev

    Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz.

[mecaz]

  • Tedirginlik veren şey, engel

[fizik]

  • Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı

[tarih]

  • Yüz bin kuruşluk mal veya tutar

    Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin. - Tarık Buğra

[halk ağzında]

  • Doğacak bebek

[eskimiş]

  • Yüklük

    Haydi şu yüke giriver!.. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yük altına girmek
  • yük olmak
  • yükte hafif pahada ağır
  • yükünü almak
  • yükünü çekmek
  • yükünü tutmak
  • yük vurmak

Birleşik Kelimeler: yük arabası, yük asansörü, yükçeker, yük gemisi, yük hayvanı, yük katarı, yük odası, yük treni, yük vagonu, aşırı yük, baz yük, dökme yük, kuru yük, serbest yük, deve yükü, kar yükü, rüzgâr yükü

YÜKLER

[isim]

[bilişim]

  • Bilgisayara yükleme yapmak için kullanılan özel bir program

YÜKLEM

[isim]

[dil bilgisi]

  • Cümlede oluş, iş ve hareket bildiren kelime veya kelime grubu, haber, mahmul

    `Çocuk çalışkandır` ve `Çocuk çok çalışır` örneklerinde `çalışkandır` ve `çalışır` birer yüklemdir.

[mantık]

  • Bir konu için olumlanan veya inkâr edilen şey, mahmul

Birleşik Kelimeler: yüklem birliği, yüklem grubu, yüklem öbeği, ortak yüklem

YÜKSEK

[sıfat]

  • Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı

    Mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı. - Ömer Seyfettin

  • Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan
  • Güçlü, şiddetli

    Yüksek basınç. Yüksek gerilim.

  • Etkili

    Gönlünün matemiyle mağrur olan kimseye / Cihanın acep hangi sevinci yüksek gelir? - Enis Behiç Koryürek

  • Derece veya makamı bakımından üstün

    Yüksek kurul.

  • Normal değerlerin üstünde olan

    Türk milletinin karakteri yüksektir. - Atatürk

[isim]

  • Yukarıda, üst tarafta olan yer

    Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]

  • Erdemli, faziletli

    Vatana gözyaşı döktünse eğer / Varlığın bu yüksek gururu anlar - Enis Behiç Koryürek

[mecaz]

  • Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan

    Yüksek sosyete.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yükseklerde dolaşmak
  • yüksek oynamak
  • yüksek perdeden konuşmak
  • yüksekten almak
  • yüksekten atmak
  • yüksekten bakmak
  • yüksekten konuşmak
  • yüksekten uçmak

Birleşik Kelimeler: yüksek atlama, yüksek basınç, yüksek fırın, yüksek fiyat, yüksek gerilim, yüksek kan basıncı, yüksek lisans, yüksekokul, yükseköğrenim, yükseköğretim, yüksek ses, yüksek sosyete, yüksek tabaka, yüksek tahsil, yüksek teknoloji, yüksek yaylak, gözü yüksekte

YÜKLÜ

[sıfat]

  • Yükü olan, mahmul
  • Yapılacak işi çok olan

    O çok yüklü, bu işi başkasına verelim.

  • Çok çalışmayı gerektiren

    Bu yılki ders programı çok yüklü.

  • Çok fazla, pek çok

    Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi. - İhsan Oktay Anar

  • Bir duyguyu, bir olguyu içinde veya üzerinde fazlaca bulunduran

    Romanları, denemeleri hep kültürle yüklü ve A. Hamdi'nin kişiselliği kadar çok yanlı, zengindi. - Haldun Taner

[argo]

  • Çok sarhoş

[argo]

  • Paralı, varlıklı

[halk ağzında]

  • Gebe

Birleşik Kelimeler: dağarcığı yüklü

YÜKÜN

[isim]

[kimya]

[fizik]

  • İyon

YÜKLENTİ

[isim]

  • Angarya

YÜKLEME

[isim]

  • Yüklemek işi, tahmil

[fizik]

  • Bir yere, bir nesneye elektrik yükü biriktirme, doldurma, şarj

Birleşik Kelimeler: yükleme boşaltma, yükleme durumu, yükleme hâli, suç yükleme

YÜKLÜK

[isim]

  • Evlerde yatak, yorgan gibi şeyleri koymaya yarayan yer veya büyük dolap, yük, yük odası

    Öbür yana dönüyor, kocaman bir yüklüğün kapısını açıyordum. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

YÜKÜM

[isim]

  • Yükümlülük

    Vergi yükümü yasayla konulur.

YÜKLETME

[isim]

  • Yükletmek işi

YÜKLENME

[isim]

  • Yüklenme işi

    Bilinçli ve dirençli dediğimiz insan, somut bir durumu, bu soyut olanla yüklenmeye ve taşımaya çalışıyor. - Adalet Ağaoğlu

YÜKLEMEK

[-e]

[-i]

  • Bir yere, taşınması için belli ağırlıkta eşya veya araç gereç koymak
  • Bir bilgisayar, disket vb.ne gerekli bilgileri aktarmak
  • Belli bir hizmeti kullanabilmek için özel bir karta gerekli verileri aktarmak

    Karta elli liralık gaz yükledim.

[mecaz]

  • Bir yükümlülük altına sokmak, sorumlu tutmak

    Çocuğun bakımını ona yüklediler.

[mecaz]

  • Bir suçu birinin üstüne atmak

    Suçuna bakmadan bir de bu vaziyetten beni mesul tutmak istiyor, kabahati bana yüklüyor. - Etem İzzet Benice

YÜKSELTİ

[isim]

  • Tümsek

[coğrafya]

  • Bir noktanın deniz yüzeyinden olan yüksekliği, yükseklik, rakım, irtifa

    Ankara'nın yükseltisi 850 metredir.

Birleşik Kelimeler: eş yükselti

YÜKSÜK

[isim]

  • Dikiş dikerken, iğnenin batmasını önlemek için parmak ucuna takılan kesik koni biçiminde gereç

[bitki bilimi]

  • Köklerin ucunda bulunan ve kökün üretken dokusunu korumaya yarayan oluşum, kalensöve

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yüksük kadar

Birleşik Kelimeler: yüksük kına, yüksük makarna, yüksük otu