[isim]

• Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu, değim

  Liyakat ve namusa dayanan zenginliğe düşman değilim. - Mehmet Kaplan

• Kifayet

  Her birimiz kendi liyakatimize göre, üzerimize bir vazife almalıyız. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

• liyakat göstermek

[sıfat]

• İkiyüzlü

  Ah bu yarım sarhoşluk! İnsanı yalancı ediyor, riyakâr ediyor, lafını şaşırtıyor. - Sait Faik Abasıyanık

[sıfat]

• Afyon, tütün, kahve, çay vb. keyif veren maddelere alışmış olan (kimse)

  Tiryaki değildi ama aklına estikçe içiyordu. - Çetin Altan

[mecaz]

• Bir şeye çok alışmış, kendine huy edinmiş

  Belki de ha bire yenilmekte olduğu için zaten öfkesi burnunda bir altmışaltı tiryakisi. - Haldun Taner

[isim]

[tiyatro]

• Karagöz oyununda yaşlı ve afyon içmeye alışmış kimse

Ata Sözleri ve Deyimler

• tiryakisi olmak

[zarf]

[eskimiş]

• Kesin olarak, iyice

  Hatta yakinen biliyorlardı ki öyle ufaktan bir aileye mensup değildi. - Refik Halit Karay

• Tamamıyla

[isim]

• Bir makinede, bir araçta ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen, pedal

• Ayak basacak yer

• Ayakçak

• Kaide

[denizcilik]

• Küçük teknelerde kürekçinin oturduğu yeri destekleyen, kaplamaların iç tarafına çakılan kiriş

[isim]

[eskimiş]

[ruh bilimi]

• İçgüdü

  Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti. - Refik Halit Karay

[isim]

[eskimiş]

• Genellikle devlet dairelerinde kullanılmış bir yazı türü

[isim]

• Yaka yapılmaya uygun olan şey

• İlköğretim öğrencilerinin önlüklerinin üzerine taktıkları yaka

• Erkek gömleklerinin üzerine takılan eğreti yaka

  Karıları incik boncuk içinde, erkekler ekseri yakalık bile alıp takmıyorlar. - Halide Edip Adıvar

[isim]

• Yakarmak işi

  Hasılı isyan bayrağını çekti Miralay Bey. Yalvarma yakarma artık hiçbir şey para etmiyor. - Refik Halit Karay

[isim]

[kimya]

• Azot ve hidrojen birleşimi olan, keskin kokulu bir gaz (NH3)

• İçinde bu gazın eritilmiş bulunduğu su, nişadır ruhu

[isim]

• Yakılmak işi

[isim]

• Yakılan bir şeyin kalıntısı

  Düşmanın yakıp yıktığı köylerin yakıntı ve yıkıntıları... - Ruşen Eşref Ünaydın

• Şikâyet

[isim]

• Yakınmak (I) işi

[isim]

• Yakınmak (II) işi, şikâyet

[isim]

[halk ağzında]

• Omuzdaş

[isim]

[halk ağzında]

• Merdiven, merdiven basamağı

• Dokuma tezgâhı ayaklığı, ayaklık

• Çocukların, cambazların ayaklarına takıp yürüdükleri çifte sırık