[zarf]

[eskimiş]

• Riyakârca

[isim]

• Tiryaki olma durumu, iptila

  Onun için ... bu nargile tiryakiliğini dert saymaz. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz]

• Çocuk yürümeye başlamak

• Hasta iyileşip yürüyebilir duruma gelmek

• Ayağa kalkıp gitmeye davranmak

  Oysa bir türlü yerleşemediğim gibi sanki her an yeniden ayaklanacakmış gibi yaşıyorum. - Elif Şafak

[mecaz]

• Toplu bir biçimde zor ve şiddet kullanarak devlet güçlerine karşı gelmek, başkaldırmak, isyan etmek

[mecaz]

• Uyanmak, uyanıp kalkmak

  Sazlı köyü ayaklandığı zaman gökyüzü daha esmerdi ve ayaz insanın yüzünü ısırıyordu. - Tarık Buğra

[isim]

• İkiyüzlülük

  Riyakârlık, aşağılığın son haddidir. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz]

• Yakalama işi yapılmak, ele geçirilmek

• Birinin kendisini zor duruma düşürecek bir şeyi, bir suçu ortaya çıkmak

• Bir hastalığa tutulmak

  Nezleye yakalandı.

• Karşılaşmak istenilmeyen birine veya kötü bir duruma tutulmak

  Evden çıkarken o adama yakalandı. Yağmura yakalandı.

[-i]

• Yakalanmasını sağlamak

[isim]

• Görgüsüzlükleri veya bilgisizlikleri dolayısıyla toplum içinde aşağı durumda olan kişiler, lümpen, parya

  Dükkânlar karmakarışık, mallar bayat, kibar müşteriler birer birer çekiliyor, ayaktakımı her gün artıyor. - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

• Art zamanlı

[isim]

• Dayaklanmak işi

[-i]

• Yıkılmaması için bir şeye destek koymak

• Kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek

[zarf]

• Yakın yerlerde, çevrede

  Yakınlarda lokanta var mı?

• Son zamanlarda

  Bu yakınlarda onu hiç görmedim.

[-i]

• Bir şeyin yakın zamanda olacağını düşünmek, olmasını yakın görmek

[isim]

• Omuzdaşlık

[sıfat]

• Liyakati olmayan, başarısız ve yeteneksiz olan, değimsiz

  Hele hükümdar liyakatsizse böyle bir murakabeye mutlak ihtiyaç vardır. - Cemil Meriç

[kimya]

• Karbon elementinin simgesi

• Romen rakamları dizisinde 100 sayısını gösterir