[isim]

• Böcek uçarken veya atılan bir şey hızla geçerken çıkan ses

Ata Sözleri ve Deyimler

• vız gelip tırıs gitmek
• vız gelmek

[isim]

• Vızlamak durumu

[nesnesiz]

• Vızıldamak

[isim]

• Vızıldama sesi

  Uçan bir sivrisineğin vızıltısı duyuldu. - Halikarnas Balıkçısı

[mecaz]

• Hafif sesle ve bezdirici biçimde yakınma, sızlanma

  Gerçi sabahları gene evde iş görüyor, annesinin vızıltısını dinlemeye mecbur oluyordu. - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

• Vızıltısı olan

  Yüzlerce sinek, arı konup kalkıyor, birkaç vızıltılı daire dönüşünden sonra hortumlarını, iğnelerini dutların ballı etlerine batırıyorlardı. - Muzaffer Uyguner

[isim]

• Vızıldamak işi

[nesnesiz]

• `Vız` diye ses çıkarmak

  Apansızın havada bir şey vızıldadı. - Halikarnas Balıkçısı

[mecaz]

• Hafif sesle ve bezdirici biçimde yakınmak, sızlanmak

  Beni gönderecektin değil mi büyük hanım? diye vızıldadığı zaman ümidini kıracak bir şey söylemiyordu. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

• Vızıldanmak işi

[nesnesiz]

• Yakınmak, sızlanmak

[sıfat]

• Vızıltısı olmayan