İçinde Vurma Bulunan Kelimeler
İçinde VURMA olan 13 kelime bulunuyor. İçerisinde VURMA geçen kelimeler ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Vurma kelimesinin anlamı nedir? Vurma ile başlayan kelimeler. Vurma ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
10 Harfli Kelimeler
KAVURMALIK19
9 Harfli Kelimeler
BAŞVURMAK22, KAVURMACI21, KAVURMALI18
8 Harfli Kelimeler
BAŞVURMA21, KAVURMAÇ19, SAVURMAK17, KAVURMAK16
7 Harfli Kelimeler
SAVURMA16, VURMALI16, KAVURMA15
6 Harfli Kelimeler
VURMAK14
5 Harfli Kelimeler
VURMA13
VURMA
-
Vurmak işi
O adi herife vurmana içerlemiş de değilim. - Ahmet Ümit
Birleşik Kelimeler: başvurma, usa vurma
VURMAK
-
Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak
Masaya vurmak. Birinin başına vurmak.
-
Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak
Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor. - Refik Halit Karay
- Etkisi bir yere kadar uzanmak
- Duyulmak, hissedilmek
-
Üzerinde görünmek, üzerine düşmek, yansımak, aksetmek
Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur. - Refik Halit Karay
-
Olumsuz yönde etkilemek
Kriz kitap dünyasını da vurdu.
-
Hızla değmek, çarpmak
Kolumu duvara vurmuşum.
-
Sürmek
Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak.
-
Takmak, koymak, bağlamak
Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler! - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Bağlama, ilişkilendirmek
Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar. - Refik Halit Karay
-
Olduğundan başka biçimde görünmek
Deliliğe vurmak.
-
Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak
Bıçak vurmak.
-
Uygulamak, basmak, koymak
Damga vurmak.
- Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak
- Amaçladığı şeye rast getirmek
-
Hızla çarpmak
Ayağını güm güm yere vurarak.
-
Silahla yaralamak, öldürmek
Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar. - Halide Edip Adıvar
-
Dokunmak, hasta etmek
Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden. - Nazım Hikmet
-
Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek
Dolu, bu yıl ekinlerin çoğunu vurmuş. - Fikret Otyam
-
Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak
Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu. - Haldun Taner
- Piyango vb. çıkmak, isabet etmek
-
Desteklemek, dayamak
Akşam olunca kapının desteğini vurduk.
-
Çıkmak
Su dışarı vurdu.
-
Sırtına, omzuna yerleştirmek
Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu. - Haldun Taner
- Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak
- Tavla oyununda pulu kırmak
- Manevi olarak yaralamak
- İçki içmek
- Kadeh tokuşturmak
-
Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak
Birinin on milyon lirasını vurmak.
-
Çarpma işlemini yapmak
İkiyi dörde vurursak sekiz eder.
Ata Sözleri ve Deyimler
- vur abalıya
- vur aşağı tut yukarı
- vur dediyse öldür demedi
- vurduğu yerden ses gelmek
- vurdukça tozumak
- vur patlasın, çal oynasın
- vurup kafayı yatmak (veya uyumak)
Birleşik Kelimeler: vurkaç, vurtut, başvurmak, dışa vurum
KAVURMA
- Kavurmak işi
-
Kendi yağıyla pişirilip kavrulduktan sonra yenen veya dondurulup saklanan et
Sinide haşlanmış ve ikiye kesilmiş yumurtalar, yeşilsoğanlar, tulum peynirleri, kavurmalar vardı. - Tarık Buğra
- Kavrulmuş olan
Birleşik Kelimeler: sac kavurması
KAVURMAK
-
Bir şeyi bir kabın içinde kendisinden başka bir malzeme koymadan pişirmek
Madenden bir kap içine bunları koyup kavuracağız. - Salâh Birsel
-
Rüzgâr, soğuk, sıcak vb. kurutmak, yakmak
Rüzgâr ekinleri kavurdu.
-
Çok üzmek, yakmak, mahvetmek
Memleketi kavuran kıtlık buranın semtine uğramamıştır. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
SAVURMA
-
Savurmak işi
Adam ise eldivenli eliyle zırhın öbür ucuna yapışmış, delikanlıyı sağa sola savurmaya başlamıştı. - İhsan Oktay Anar
- Kol, bacak vb. vücut bölümlerinin ağırlıklarından yararlanarak omuz ve uyluk eklemleri çevresinde türlü yönlere doğru hızla çevirme
VURMALI
- Vurularak çalınan (çalgı)
Birleşik Kelimeler: vurmalı çalgılar, vurmalı sazlar
SAVURMAK
-
Havaya atıp dağıtmak, saçmak
İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır. - Necip Fazıl Kısakürek
- Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak
-
Kaldırıp atmak, fırlatmak
Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu. - Nazlı Eray
-
Şiddetle döndürerek sallamak, kaldırarak vurmak
Kılıç savurmak. Değnek savurmak.
-
Bir sıvının havalanmasını veya kaynayan sıvının taşmasını önlemek, soğutmak amacıyla alıp yine kendi kabına dökmek
Sarnıcın suyunu savurmak.
-
Sallamak, uçurmak, dalgalandırmak
Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı. - Peyami Safa
-
Yalan, küfür vb. söylemek
Onun bütün çapkınlığı Solmaz'a yoldan geçerken savurduğu birkaç kelimeden ibaretti. - Haldun Taner
-
Boşuna ve çok miktarda harcamak, israf etmek
Paraları savurmak.
KAVURMALI
- İçinde kavurma bulunan
KAVURMALIK
- Kavurma yapmaya elverişli (yiyecek)
- Kavurma için ayrılmış
KAVURMAÇ
- Kavrulmuş buğday
KAVURMACI
- Kavurma yapan veya satan kimse
BAŞVURMA
-
Başvurmak işi, müracaat
Sana işin kolayına başvurmayı yaraştıramıyorum doğrusu. - Nazım Hikmet
BAŞVURMAK
-
Bir işin yapılması için bir kimsenin aracılığını istemek
Fakat ben ona başvurmadan belki Hatice bana müracaat eder. - Necip Fazıl Kısakürek
-
Bir şeye yararlanmak amacıyla el atmak
Yalnızca duygulara, sezgilere başvurmak yanıltıcı olabilir. - Nermi Uygur
- Bilgi sahibi olmak için bir kaynağı kullanmak, müracaat etmek
-
Bir işe girmek, bir sınava katılmak vb. konularda müracaatta bulunmak
Günlük gazetelerde her gün başvuran öğrencilerin adları yayımlanıyordu. - Metin And
-
İsteği, dileği belirtmek için herhangi bir işlem başlatmak
Mahkemeye başvurmak.