İçinde Ut Bulunan 6 Harfli Kelimeler
İçerisinde UT olan 6 harfli 72 kelime bulunuyor. İçinde UT olan 6 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Ut ile başlayan 6 harfli kelimeler. ut ile biten 6 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
AVUTUŞ17,
TUTKAL
- Deri, kıkırdak vb. hayvansal maddelerden elde edilen, katılaşıp sertleşme özelliğiyle tahta, kâğıt vb. yapıştırmaya yarayan madde
Ata Sözleri ve Deyimler
- tutkal gibi
Birleşik Kelimeler: tutkal şerbeti, ince tutkal, plastik tutkal, balık tutkalı, boncuk tutkalı, glüten tutkalı, kaurit tutkalı, kazein tutkalı, lastik tutkalı
UTARİT (Kelime Kökeni: Arapça ʿuṭārid)
- Merkür
KORKUT
- Muş iline bağlı ilçelerden biri
KUTSAL
- Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes
-
Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes, lahut
Aşkın kutsal tarafına inanmamı sarhoşluk belirtisi diye yorumladım. - Halide Edip Adıvar
-
Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen
Demokraside, insanın en doğal, en kutsal hakları bir pazarlık konusu olur. - Necati Cumalı
- Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan
Birleşik Kelimeler: dış kutsal
KRUTON (Kelime Kökeni: Fransızca croûton)
- Yağda veya fırında kızartılan küçük küp biçimindeki ekmek parçası
MUTLAK (Kelime Kökeni: Arapça muṭlaḳ)
-
Salt
Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum. - Halide Edip Adıvar
- Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, saltık
-
Kesinlikle
Hele hükümdar liyakatsizse böyle bir murakabeye mutlak ihtiyaç vardır. - Cemil Meriç
Birleşik Kelimeler: mutlak değer, mutlak mera, mutlak nem, mutlak sıcaklık, mutlak sıfır
MUTENA (Kelime Kökeni: Arapça muʿtenā)
-
Özenilmiş, özenli bir biçimde yapılmış
En mutena çiçek muhakkak ki menekşedir. - Refik Halit Karay
-
Seçkin, önemli
Bir dakika evvelki mutena alayın hayalini heyecanlı ve muzaffer gözlerle takip ediyorlardı. - Halide Edip Adıvar
MATRUT (Kelime Kökeni: Arapça maṭrūd)
- Kovulmuş, çıkarılmış
NEMRUT (Kelime Kökeni: Arapça nemrūd)
- Yüzü gülmeyen
-
Acımaz, can yakıcı
Bu adam bir aralık eşkıyalık yapmış çok nemrut bir herif. - Peyami Safa
TUTSAK
- Savaşta ele geçen düşman, esir
-
Gitmesine, serbestçe hareketine engel olunan
Hayatı anlamazsan tutsak olduğunu bile bilemezsin, hakkını arayamazsın. - Emine Işınsu
-
Bir şeye veya bir kimseye çok bağlı, kendisini bir şeyin etkisinden kurtaramayan kimse
Her insan kendi kuruluşuna uygun bir romantizmin tutsağı. - Attila İlhan
Ata Sözleri ve Deyimler
- tutsak düşmek
- tutsak olmak
Birleşik Kelimeler: tutsak pazarı
TUTMAK
-
Elde bulundurmak, ele almak
Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. - Ömer Seyfettin
-
Ele geçirmek, yakalamak
Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. - Ömer Seyfettin
-
Avlamak
Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz. - Refik Halit Karay
-
Yanında bulundurmak, alıkoymak
Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!
-
Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek
Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir. - Sait Faik Abasıyanık
-
Kaplamak
Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir. - Tarık Buğra
-
Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak
Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları. - Sait Faik Abasıyanık
- Denetimi ve yetkisi altına almak
- Desteklemek, birinden yana çıkmak
-
Benimsemek, beğenmek
Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır. - Tarık Buğra
-
Gereğini yapmak, yerine getirmek
Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti.
-
Uygun gelmek, çelişmez olmak
Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu. - Reşat Nuri Güntekin
- Kapatmak, sarmak
-
Hizmetine almak veya kiralamak
Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim. - Peyami Safa
-
Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek
Yapıyı geniş tuttu.
-
Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak
Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak. - Memduh Şevket Esendal
-
Ulaşmak, varmak
Hayvanlar, Bağdat Caddesi'ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor. - Sermet Muhtar Alus
-
Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak
Aldığım şeyler bin lira tuttu.
-
Uğramak
Vapur İzmir'i tutmayacakmış.
-
Herhangi bir durumda bulundurmak
Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor. - Haldun Taner
-
Varsaymak, farz etmek
Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti. - Memduh Şevket Esendal
-
Hedef olarak almak
Taşa tutmak.
-
Alacağa veya vereceğe saymak
On bin lirayı borcunuza tuttum.
-
Yaklaştırmak
Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Kullanmak
Yaşmak tutmak. Ustura tutmak.
-
Bağlamak
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. - Bekir Sıtkı Erdoğan
-
Beklenen sonucu vermek
Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez. - Şevket Rado
-
İş görebilmek
Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona. - Tarık Buğra
-
Sürmek, zaman almak
Bu iş iki saat tuttu.
-
Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak
Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.
-
Bir şeyi kullanması için uzatmak
Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır. - Tarık Buğra
-
Sunmak
Konuklara şeker tutmak.
- İşgal etmek
-
İzlemek
Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız. - Refik Halit Karay
-
Bırakmamak
Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu. - Peyami Safa
-
Sarmak, bürümek
Hey başları duman tutmuş dağlar, hey! - Halk türküsü
-
Asılmak, kuvvetlice sarılmak
Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş. - Peyami Safa
-
Bir kimsenin yerini almak
Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
- Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek
-
Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak
Kapıyı açık tutmayın.
- Bir yerde kalmasını sağlamak
-
Bir sanat eseri geniş ilgi görmek
Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim. - Cahit Uçuk
-
Biriktirmek, tasarruf etmek
Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene. - Memduh Şevket Esendal
- Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj
-
Başlamak
Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi. - Falih Rıfkı Atay
-
Bir şey düşünmek
Herkes aklından bir sayı tutsun.
- Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak
Ata Sözleri ve Deyimler
- tut kelin perçeminden
- tut ki
- tuttuğu altın olsun
- tuttuğu dal elinde kalmak
- tuttuğunu koparmak
Birleşik Kelimeler: tutçek, vurtut, çultutmaz, yantutmaz
TUTKUN
-
Gönül vermiş, meftun, meclup
Kapıda bekleşen tutkunlarından bir tanesinin arabasına atladığı gibi ortadan kayboluyordu. - Ercüment Ekrem Talu
-
Bir şeye alışmış, bağlanmış, düşkün
Ben yine eskisi gibi tutkunum tiyatroya. - Necati Cumalı
Ata Sözleri ve Deyimler
- tutkun olmak
TUTSAT
- Tutulu satış
UTANMA
-
Utanmak durumu, arlanma, teeddüp
İradesizliğimden utanma duymamaya da alıştım. - Refik Halit Karay
Birleşik Kelimeler: utanma duygusu
ANADUT (Kelime Kökeni: Rumca)
- Ekin ve ot demetlerini arabaya yüklemeye veya harmanı aktarmaya yarayan uzun saplı, üç dişli, ahşap araç