[isim]

[müzik]

• Bir şarkıyı meydana getiren ve bir nakaratla sona eren bölümlerden her biri

[isim]

[spor]

• Güreşte hasmın sırtını yere getirmek için kendi üzerinden aşırılarak yapılan bir atma hareketi

• Esneklik

[sıfat]

• Üslubu olan

  On dokuzuncu asırda aşk, ömrünü üsluplu salonlarda geçirir oldu. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]

• Güneyli

[isim]

[fizik]

• Kutuplanmak işi, polarizasyon

[nesnesiz]

[fizik]

• İki kutupta toplanmak

• Pusula ibresi kutba doğru yönelmek

[zarf]

• Yerli yerinde, işlevine uygun bir biçimde

  İşlerini, kimseyi taciz etmeden usturuplu, icap edene yardım ederek, hediyeler takdim ederek görmüşlerdi. - Sait Faik Abasıyanık

[sıfat]

• Derli toplu, ustalıklı, işlevine uygun bir biçimde olan

[isim]

• Gruplanmak işi

[nesnesiz]

• Grup grup olarak bulunmak

[isim]

• Kutuplaşmak işi

[nesnesiz]

• Bir toplulukta düşünce, görüş, sosyal ve siyasal konum ve tavır olarak iki karşıt grupta yoğunlaşmak

[isim]

• Mektuplaşmak işi

  Babası ile arasındaki bütün mektuplaşmaları bana da bildiriyor. - Etem İzzet Benice

[-le]

• Karşılıklı mektup yazmak ve göndermek

  Anlaşılıyor ki kocasıyla mektuplaşmak istiyormuş. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

• Gruplaşmak işi

[nesnesiz]

• Grup oluşturmak, gruplara ayrılmak