İçinde Tu Bulunan 5 Harfli Kelimeler

İçerisinde TU olan 5 harfli 67 kelime bulunuyor. İçinde TU olan 5 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Tu ile başlayan 5 harfli kelimeler. tu ile biten 5 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

TUĞCU17, TUYUĞ16, TUHAF16, TUŞ15, TUR14, TUF14, TUĞLU14, MATUF13, PEŞTU13, TUZCU13, TUĞLA13, TUĞRA13, TUVAL12, TUFAN12, TUGAY12, TURFA12, HUTUT11, KUTUP11, MUŞTU11, MATUH11, POTUK11, POTUR11, TUZSU11, TULUP11, ÇOTUK10, HATUN10, TUZLU10, TUTUŞ10, TURŞU10, YUTUM10, KUYTU9, TUN9, TUZLA9, TUZAK9, TUTAÇ9, TURBO9, TURAÇ9, TUMBA9, YONTU9, YORTU9, BATUR8, LOTUS8, TUTYA8, TUTUM8, TURBA8, TULUM8, TUNUS8, KUTUR7, KETUM7, MAKTU7, NUTUK7, TORTU7, TUTUK7, TUTMA7, TUTKU7, TUTAM7, TURNO7, TUMAN7, TULUK7, NATUK6, TUTAR6, TUTAK6, TURTA6, TURNE6, TURNA6, TURAN6, TUNİK6

NATUK (Kelime Kökeni: Arapça naṭūḳ)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Düzgün, güzel ve kolaylıkla söz söyleyen

TUTAR

[isim]

  • Nicelik bakımından bir şeyin bütünü
  • Para miktarı, meblağ

Birleşik Kelimeler: asgari tutar

TUTAK

[isim]

  • Bir şeyin tutulacak yeri

    Saban tutağı. Bıçak tutağı. Kılıç tutağı. Tüfek tutağı.

  • Tutacak
  • Kabza
  • Maşa, kerpeten vb. araçların tutmaya yarayan kanatlarından her biri
  • Rehine

[isim]

  • Ağrı iline bağlı ilçelerden biri

TURTA (Kelime Kökeni: İtalyanca torta)

[isim]

  • Üzeri yufka kaplı, meyveli veya kakaolu bir pasta türü

TURNE (Kelime Kökeni: Fransızca tournée)

[isim]

  • Bulunduğu yerden başka yerlere gösteri yapmak amacıyla giden tiyatro veya müzik sanatçılarının gezisi

    O günlerde Anadolu'ya turneye çıkmak üzere hazırlanıyorduk. - Sait Faik Abasıyanık

TURNA

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Turnagillerden, Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu olarak yaşayan, göçebe, iri bir kuş (Grus grus)

    İki turnam gelir aklı karalı / Birin avcı vurmuş biri yaralı - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • turnayı gözünden vurmak

Birleşik Kelimeler: turnaayağı, turna balığı, turnagagası, turnageçidi, turnagözü, turna katarı, turna kırı, telli turna, Mısır turnası

TURAN (Kelime Kökeni: Farsça tūrān)

[isim]

  • Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları ülkenin adı
  • Türklerin Orta Asya'daki en eski yurtları

TUNİK (Kelime Kökeni: Fransızca tunique)

[isim]

  • Pantolon veya etek üzerine giyilen, dizlere kadar inen üst giysisi

KUTUR (Kelime Kökeni: Arapça ḳuṭr)

[isim]

[eskimiş]

[matematik]

  • Daire ve kürede çap
  • Köşegen

Birleşik Kelimeler: nısıf kutur

KETUM (Kelime Kökeni: Arapça ketūm)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Ağzı sıkı

    Ne kadar da ketumdur, katlandığı acıları, atlattığı tehlikeleri sergilemeyi hiç sevmez. - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ketum olmak

MAKTU (Kelime Kökeni: Arapça maḳṭūʿ)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Kesik
  • Kesin olarak değeri biçilmiş
  • Ölçü ile satılmayan, götürü

Birleşik Kelimeler: maktu fiyat

NUTUK (Kelime Kökeni: Arapça nuṭḳ)

[isim]

  • Söz, konuşma

    Onun nutkundan sonra bu meselenin artık münakaşa edilmemesi, bitmesi lazımdı. - Memduh Şevket Esendal

  • Söylev

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nutku tutulmak
  • nutuk atmak (veya çekmek)
  • nutuk vermek

TORTU (Kelime Kökeni: Farsça durdī)

[isim]

[kimya]

  • Çökelti

    Gün iyiden iyiye ışıdı artık, tortusu dibe çöken bir su gibi duruldu, berraklaştı ortalık. - Nazım Hikmet

[mecaz]

  • Bir şeyin bayağı, işe yaramaz duruma gelmiş olanı

[mecaz]

  • Bir topluluğun soysuzlaşmış üyeleri

[mecaz]

  • Kalıntı

    Baş ağrısı ile kalkmanız da olası. Her eğlencenin o kadar tortusu olacak artık. - Haldun Taner

TUTUK

[sıfat]

  • Akıcı, rahat konuşamayan

    Önce benim sonra kardeşimin elini avuçlarının arasına alıp tutuk ama heyecansız bir sesle yakında yeniden evleneceğini söyledi. - Elif Şafak

  • Eski işlevini göremez duruma gelmiş

    Ne var ki banyo kapısının sürgüsü tutuk, kilidi de kırık olduğundan, kolu indirerek dışarı çıkmayı başarmıştı her seferinde. - Elif Şafak

  • Olması gereken gibi olmayan

    Millî takım bugünlerde tutuk.

  • Bir organ hareket edemez olmuş

    Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk. - Attila İlhan

  • Kısılmış, kesik

    Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu. - Peyami Safa

[hukuk]

  • Tutuklu
  • Kapalı, tıkalı
  • Sıkıntılı

    Bu tutuk hava içinde saat ona doğru Meclisin zili uzun uzun çaldı. - Ruşen Eşref Ünaydın

[mecaz]

  • Durgun, çekingen, sıkılgan

    Bu babadan geçme derviş huyum, hoşgörüm yüzünden tutuk oluşumu anlamıyorlar. - Nezihe Meriç

Birleşik Kelimeler: tutukevi, dili tutuk

TUTMA

[isim]

  • Tutmak işi

    Daha çatal ve bıçağı tutmasına eli yatmamıştı, ikide bir düşürürdü. - Refik Halit Karay

  • Destekleme
  • Yanaşma

[spor]

  • Bazı takım oyunlarında ayakla veya vücutla karşı takım oyuncusunun hareketine engel olma, markaj

Birleşik Kelimeler: aktutma, deniz tutması, taşıt tutması