[isim]

• Osmaniye iline bağlı ilçelerden biri

[-i]

• Toz veya küçük parçalar durumundaki bir şeyi kütle veya yığın biçiminde birleştirmek

[isim]

• Topaklanmak işi

[isim]

• Topraklamak işi

• Elektrik devresinde veya elektrikle çalışan bir araçta bir ucu toprakla birleştirme işi

[isim]

• Toparlanmak işi

[-i]

• Bir araya getirmek, toplu bir duruma sokmak

  Bir gün okulda işgal eylemi olmuş, bütün öğrencileri toparlamışlar. - Ahmet Ümit

• Neler üzerinde durulacağını hatırlayıp bir araya getirmeye çalışmak

  Bildiği bütün Fransızcayı toparlayarak vitrindeki kravatın değerini sordu. - Nazım Hikmet

• Şaşkın durumdan kurtulup kendine gelmek

• Çekidüzen vermek

  Odayı toparladı.

[nesnesiz]

• Bacağındaki sakatlık sebebiyle seker gibi veya iki adımda, bir yana eğilerek yürümek

  Öyle topallar gibi değil ama bir garip yürüyordu. - Çetin Altan

[mecaz]

• İşler gerektiği gibi yürümemek, aksamak

[isim]

[fizik]

• Akümülatör

[-i]

• Mahmuzlamak

[spor]

• Topukla pas atmak

[argo]

• Bir taşıtın hızını artırmak

Ata Sözleri ve Deyimler

• topukla!

[isim]

• Toplatılmak işi

[isim]

• Toplanılmak işi

[sıfat]

• Toparlağa yakın bir biçimde olan

[isim]

[tıp]

• Ortopedi uzmanı

[isim]

• Topaklaşmak durumu

[fizik]

• Bir bütünü oluşturan parçacıkların bir araya toplanması sonucu oluşan durum

[isim]

• Toparlanma işi

  Bazı uyanış ve toparlanış belirtileri meydana getirmişti. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu