[isim]

• Elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp vücudu üstten aşırtarak öne veya arkaya yapılan dönme hareketi

• Otomobil, kamyon vb. devrilip yuvarlanma

• Uçak, güvercin vb.nin uzunlamasına veya yanlamasına dönme hareketi

Ata Sözleri ve Deyimler

• takla atmak
• takla attırmak

[isim]

• Tartaklamak işi

[isim]

• Taklacı güvercin

[mecaz]

• Dalavereci

[isim]

• Tartaklanmak işi

[-i]

• Çekerek ve iterek hırpalamak

  Zabit, onu bir kere daha omzundan tutup şiddetle tartakladı. - Reşat Nuri Güntekin

[nesnesiz]

• Tartaklama işine maruz kalmak, hırpalanmak

  Didişip durmak, onun tarafından küçümsenip tartaklanmak derdinden de kurtulmuştur. - Tarık Buğra

[zarf]

• Ortak olarak, el birliğiyle, müştereken, kolektif

  Aramızda ortaklaşa bir suçluluk bağı kurulmuş gibi çevreme bakamıyordum. - Erhan Bener

[isim]

• Ortak iş

  İkisi de onun adına bu cendereye girdiklerini söylüyorlarmış, başkaca bir ortaklaşaları da yokmuş. - Tomris Uyar

[zarf]

• Başı aşağı gelecek biçimde, tepetaklak

Ata Sözleri ve Deyimler

• tepetakla etmek (veya devirmek)
• tepetakla gitmek (veya yuvarlanmak)

[isim]

• Kostaklanmak işi

[isim]

• Yaltaklanmak işi, dalkavukluk

[isim]

• Pataklamak işi

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Zarif, kibar görünmeye çalışmak, çalım satmak, gösteriş yapmak

  Bir kanlı gibi kurularak, kostaklanarak geziyor hapishanede. - Yaşar Kemal

[nesnesiz]

• Birine hoş görünmek için onursuzca davranmak, dalkavukluk etmek, tabasbus etmek

  Ona buna yaltaklanan hizmetçi Şükriye'nin bu numaralarından faydalanırdı. - Haldun Taner

[isim]

• Tartaklanma işi

[isim]

• Ortaklaşmak işi, kolektifleşme