[zarf]

[eskimiş]

• Yol yordam gereğince, kurala uygun bir biçimde

  Şimdi bunları bırak da bir defa alelusul kardeşine söyle. - Halit Fahri Ozansoy

• Âdet yerini bulsun diye

[isim]

• Bir aletin, bir makinenin işlevine katılmayan ancak kendine özgü ayrı bir yararı bulunan alet, araç veya nesne

• Giysiyi bütünleyen çanta, kemer, şapka, eldiven, mücevher vb. eşya

[tiyatro]

• Konunun gerektirdiği ölçüde kullanılan, bir sahne içinde yer alan veya oyuncunun dekor gereği kullandığı çeşitli eşya

[isim]

• Sulak olma durumu

[nesnesiz]

• Sulama işi yapılmak

  Sulandıkça canlanan bir nergise gösterilebilecek özenle yaralarını sardı onun. - Reha Mağden

• Sulu duruma gelmek

  Geceye doğru kar sulanıyor ve gevşiyor. - Attila İlhan

• Suyu çoğalıp yoğunluğu azalma

  Kanı sulandı.

• Göz yaşarmak

  Otomobilde bir şey kaçtığı için durmadan gözü sulanıp akıyor. - Reşat Nuri Güntekin

[mecaz]

• Ciddiyetini, ağırlığını kaybetmek

[-e]

[argo]

• İmrendiğini açığa vurmak

  Bizim çiçeklere sulandı.

[-e]

[argo]

• Birine karşı duyulan cinsel isteği kendisine sezdirmek, yeşillenmek

[-e]

[-i]

• Sulama işini yaptırmak

  Belediye bahçeleri sulatıyor, yangın söndürmenin yedek sularını da kullanıyormuş. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

[bitki bilimi]

• Suda yaşayan bitki veya hayvan familyası

[isim]

[eskimiş]

[din bilgisi]

• Hristiyanlaşma

[isim]

[eskimiş]

• Gözleme, gözetleme, dikkatle bakma

  Tarassut mevkisinde sıramızı bekleyerek düşman siperlerini tetkik etmeye başladık. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

Ata Sözleri ve Deyimler

• tarassut etmek

[isim]

• Sakinlik, rahatlık

[isim]

[tıp]

• Konsültasyon

[zarf]

• Masumca

[isim]

[eskimiş]

• Kötü niyet

[-e]

• Sunma işine konu olmak veya sunma işi yapılmak

[isim]

• Suriye halkından veya bu halkın soyundan olan kimse

[isim]

• Susamış olma durumu

[mecaz]

• Salaklık, aptallık