[sıfat]

[biyoloji]

• Kasla ilgili olan

[sıfat]

• Yayvan ve düz

  Yassı bir kalpak altında uzun ve sarışın bir yüz, o gün tarihin hatırasına müebbeden aksedip kaldı. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

[sıfat]

• Kasları gelişmemiş olan, adalesiz

[sıfat]

• Kimse bulunmayan veya az kimse bulunan, tenha, yaban

  Köşkün bütün odaları ıssız. - Peyami Safa

[mecaz]

• Yalnız, kimsesi olmayan

[zarf]

• Tenha bir durumda

  Tenha sokak karın altında olduğundan daha ıssız görünüyor. - Ahmet Ümit

Ata Sözleri ve Deyimler

• ıssız eve it buyruk
• ıssız kalmak

[isim]

• Yassılaşma

[isim]

• Yassı olma durumu

[sıfat]

• Sağlam bir temele dayanmayan, köksüz, asılsız

  Esassız bir iş.

• Doğru olmayan, yalan

  Bazen bir toplum, olduğu gibi esassız, çok abartılmış, yanlış rivayetlere kapılıp gidiyordu. - Burhan Felek

[isim]

• Yassıltmak işi

[nesnesiz]

• Yassılaşmak

[isim]

• Yassılamak işi

  Selim Sırrı, yirmi senedir cüce uzatmaya, kambur yassılamaya çalışıyor. - Falih Rıfkı Atay

[isim]

[eskimiş]

• Yurt özlemi

  Bu, daüssıla denen bir yurt acısı hastalığıdır. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

[eskimiş]

• Okullarda öğrencilerin durumu ile ilgilenen ve düzeni sağlamakla görevli kimse

  Mubassır Uzun Osman'dan bir izinsiz cezası almıştım. - Yusuf Ziya Ortaç

[sıfat]

• Makası olmayan

[sıfat]

• Dans edilmeyen

[sıfat]

• Biraz yassı

  Kaşlarının arası açık da uçları samur gibi; yassıca bir burnu, büyükçe bir ağzı var. - Memduh Şevket Esendal