[isim]

[eskimiş]

• Ders çıkarılması gereken anlatı, olay

  Babam, beni ve kız kardeşimi yanına çağırıp birtakım mucize ve keramet kıssaları anlatmayı da severdi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[sıfat]

• Akla uygun, yalnız akla dayanan, akli, rasyonel

[isim]

• Resim yapan sanatçı

  Ben kendi hesabıma ressam olmak isterdim. - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

[eskimiş]

• Değerli taşlarla bezenmiş, cevherlerle süslenmiş

  Cemal Paşa'nın göğsüne murassa bir nişan takılıyordu. - Falih Rıfkı Atay

[kimya]

• Bor elementinin simgesi

[sıfat]

[eskimiş]

• Düzenci

[sıfat]

[halk ağzında]

• Doğru, gerçek

[isim]

[eskimiş]

• Özellik

  Büyüklerin çoğunda bu hassa yoktur. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

• Hatay iline bağlı ilçelerden biri

[isim]

[felsefe]

• Akla dayalı olanın niteliği, rasyonalite

• Bir amaca en etkin biçimde ulaştıracak araçları kullanmayı gerektiren tutum

[isim]

[eskimiş]

[din bilgisi]

• Ölü yıkayıcı

[isim]

• Ressam olma durumu

  Ressamlığı hayatta kendime bir mefkûre diye kabul ediyordum. - Hüseyin Cahit Yalçın

• Resim yapma sanatı

[sıfat]

• Duyum ve duyguları algılayan

  Halıda kaybolan ayak seslerini evvela Peregrini'nin hassas kulakları sezdi. - Halide Edip Adıvar

• Duyarlı

  İri yarı bir adam olmakla beraber pek hassastı. - Aka Gündüz

• Çabuk etkilenen

  Düşmanın en hassas ve mühim noktası orası idi. - Atatürk

• En küçük değerleri, incelikleri dahi algılayabilen

  Bu laboratuvarda hassas ölçümler yapılıyor.

• Yapımı ve bakımı özen isteyen, aksamadan çok doğru çalışan, kesin ölçüler gerektiren işlerde kullanılan (alet)

  Hassas terazi.

Ata Sözleri ve Deyimler

• hassas olmak

[zarf]

[eskimiş]

• Özellikle

  Bu bazı demagogların hassaten seçim propagandalarında kullandığı boş laflardan biri değildir. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[sıfat]

[eskimiş]

• Karalamacı

  Gayet fassal, dedikoducuydu da. - Refik Halit Karay

[zarf]

• Özellikle

  Çocuklarıma karşı gösterdiğiniz ihtimam ve alakaya bilhassa minnettarım. - Etem İzzet Benice