[isim]

• İç organlarda batar veya saplanır gibi duyulan, nöbetlerle azalıp çoğalan ağrı

  Ani bir diş ağrısı gibi, manevi bir sancı ruhumu burmaya başladı. - Hüseyin Cahit Yalçın

[mecaz]

• Sıkıntı

Ata Sözleri ve Deyimler

• sancısı tutmak

[sıfat]

• İnsancıl

  Metin yayını ve çeviri: İnsancı davranış bu çalışmayı hedef güder. - Azra Erhat

[sıfat]

• İnsan seven

  Her hâli ile insancıl, sevecen, efendice bir tavırdır. - Haldun Taner

• İnsanla ilgili

  Böylesi bir yaklaşım arzusunu sarmalayacak insancıl birikimden yoksundum. - Çetin Altan

• İnsana değer veren

  İşte o gün hocamızın yine insancıl bir yanını keşfetmiştik. - Haldun Taner

[felsefe]

• İnsancılık yanlısı olan, beşeriyetçi, hümanist

[sıfat]

• Sancıya tutulan, sancısı olan

  Yatağının içinde, sancılı bir adam gibi dönüp durdu. - Peyami Safa

• Sancı veren

  Sancılı bir öksürükle öksürerek ağlamaya başladım. - Aka Gündüz

[mecaz]

• Sıkıntılı

  Terör olaylarının tedirgin, sancılı seyircileriyiz. - Adalet Ağaoğlu

[isim]

• Sancımak işi

[nesnesiz]

• Sancı vermek, ağrımak

  Gözlerimin kökü kazılıyor gibi sancıyor. - Sermet Muhtar Alus

[isim]

• Sancılanmak işi

  Bu, aklıma geldiği zaman kalbim sancılanmaya başladı. - Mahmut Yesari

[isim]

[felsefe]

• Eski Yunan ve Latin kültürünü en yüksek kültür örneği olarak alan ve Orta Çağın skolastik düşünüşüne karşı XIV. yüzyılda doğan felsefe, bilim ve sanat görüşü, insancılık, hümanistlik, hümanizm, hümanizma

  Mektupları ... hep aynı incelik, aynı candanlık, aynı insancıllık ile dolu idiler. - Haldun Taner

• İnsanlık sevgisini, insan ululuğunu en yüce amaç ve olgunluk sayan öğreti, beşeriyetçilik, insancılık, hümanistlik, hümanizm, hümanizma

[nesnesiz]

• Sancıya tutulmak

  Sancılanmak ihtimalini de düşünerek uyuşturucu ilaç bile aldım yanıma! - Refik Halit Karay

[sıfat]

• Sancısı olmayan

[mecaz]

• Sıkıntısız

[isim]

• İnsancıllaşmak işi

[nesnesiz]

• İnsancıl duruma gelmek