[nesnesiz]

• Sakat duruma gelmek

  Yolda makineler sık sık sakatlanır. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

[kimya]

• Şekerli çözeltilerin dozunu belirleme yöntemi

[isim]

[kimya]

• Bir sıvıda çözelti durumunda bulunan şeker miktarını belirlemeye yarayan alet

[nesnesiz]

• Sakallı duruma gelmek

  Fark, yalnız şurada ki birbirinin kucağında oturan bayram çocukları otuzar, kırkar, ellişer yaş ihtiyarlamışlar, sakallanmışlar. - Reşat Nuri Güntekin

• Sakalı çıkmak

[-e]

• Saklanma işi yapılmak

  Bu yiyecek size saklanıldı.

[-den]

• Gizli tutulmak

  Durum benden saklanıldı.

• Herhangi biri saklanmak

  Buraya saklanılır mı?

[isim]

[tarih]

• Erzurum ve Sivas kongrelerinde tespit edilip Osmanlı Mebusan Meclisinde 28 Ocak 1920'de kabul edilen ve milletçe sonuna kadar uygulanmasına karar verilen altı maddelik millî sözleşme, Millî Misak

[isim]

• Tekdüzelik

[-i]

• Yasaklama işini yaptırmak

[nesnesiz]

• Yasak edilmek, yapılmaması buyrulmak veya istenmek, yapılması engellenmek, önlenmek, alıkonulmak, menedilmek, menolunmak

  Bu yaşından sonra artık bu deniz dibi âlemi yasaklanıyordu ona. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]

[bitki bilimi]

• Keçisakalı

[nesnesiz]

• Yatışmak, durgun duruma gelmek, durgunlaşmak, dinginleşmek

  Deniz sakinleşti.

• Sıkıntısı, öfkesi veya heyecanı geçmek

  Dakikalar geçtikçe sakinleşiyor, sakinleştikçe de için için kızıyor, üzülüyordum. - Etem İzzet Benice

[nesnesiz]

• Sakar durumuna gelmek

[isim]

• Yakınsak olma durumu

[isim]

• İhtiyatlılık

  İsterseniz bu sakınganlığımı klostrofobik olmama bağlayabilirsiniz. - Tomris Uyar

[isim]

• Sakalsız olma durumu