[isim]

• Arıtmak işi

[isim]

[matematik]

• İki düzlemin ara kesiti

  Bir küpün on iki ayrıtı vardır.

[-i]

• Temizlemek

• Katışıksız duruma getirmek, tasfiye etmek

[isim]

• Petrol, yağ vb. maddeleri arıtma işi, rafinaj

[sıfat]

• Her zaman kırıtan

[isim]

• Kırıtmak işi, cilve, işve

  O kuruntularımız, o tafralarımız, o Ermeni gelini gibi kırıtmalarımız pek boşuna demektir. - Salâh Birsel

[isim]

• Arıtılmak işi

[nesnesiz]

• Hoş görünmek çabasıyla cilveli davranışlarda bulunmak

  Biraz kırıttı, çekildi gitti. - Hüseyin Cahit Yalçın

[sıfat]

• Sürekli sırıtan, sırıtma huyu olan

  Çantamı kapıyor ve sırıtkan suratı hâlâ bana dönük olarak uzaklaşıp gidiyor. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[isim]

• Kırıtma işi

[isim]

• Sırıtmak işi

  Bu karşılıklı sırıtma ne kadar sürüyor, bilmem. - Yusuf Ziya Ortaç

[sıfat]

• Sürekli olarak sırıtan

[isim]

• Arıtma işi

[nesnesiz]

• Arıtma işine konu olmak

[nesnesiz]

• Dişlerini göstererek aptallık, şaşkınlık, kurnazlık veya alay belirtir biçimde gülmek, sırtarmak (I)

• Yorgan, şilte vb.ni iri ve aralıklı diktirmek

[mecaz]

• Bütün çirkinliği ve kusuru ortaya çıkmak

  İşi biraz karıştırınca bütün pürüzler sırıttı.

[mecaz]

• Göze batmak