[isim]

• Soyut bir şeyin, bir kavramın sembolü olan varlık veya eşya, amblem

• Bir konu hakkındaki açıklayıcı bilgilerin tümü

  Yalın bir söyleyişin altında hemen hep çözümsüz kalan birtakım belirtkeler göze çarpıyor. - Selim İleri

[dil bilimi]

• Gösterge

[isim]

• Bir özlü sözle birlikte kullanılan işaret

[isim]

[hayvan bilimi]

• Afrika'da yaşayan sığırcıkgiller familyasının genel adı

[sıfat]

• Sürekli somurtan, asık suratlı, abus

  Bütün halk cenazelerdeki gibi suskun ve somurtkandı. - Nazım Hikmet

[isim]

• Somurtkan olma durumu

  Bu anlaşmazlık sofra halkına bir somurtkanlık getirdi. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

[geometri]

• Dörtgen

[sıfat]

• Çok bağırıp çağıran (kimse)

  Ak sakallı, uzun boylu, bağırtkan bir ihtiyardı. - Refik Halit Karay

[isim]

• Ötüşüyle kendi türünden olan kuşların çevresine toplanması için avcıların yararlandığı kuş, çığırtkan

[isim]

• Çağırtkan

• Bir olayı, bir haberi yüksek sesle çevreye duyuran kimse

  Haberini böyle fısıl fısıl anlatmaz, gümbür gümbür yayar çığırtkan dediğin. - Turan Oflazoğlu

[mecaz]

• Çıkarı olduğu için birini övüp koruyan kimse

[isim]

• Çığırtkanın yaptığı iş

  Ben sürekli bir afacanlıkla ve çığırtkanlıkla koşuşup duruyordum. - Yahya Kemal Beyatlı

[sıfat]

[mecaz]

• Keyifli, sevinçli

Ata Sözleri ve Deyimler

• dörtköşe olmak