[sıfat]

• Zekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak, alık salık

  Aptal bir gülüşle yüzüne bakıyorum. - Yusuf Ziya Ortaç

[ünlem]

[teklifsiz konuşmada]

• Küçümseme ve azarlama bildiren bir seslenme sözü

  Aptal! Senin yerini açıkça söyledim ben. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

• aptal olmak
• aptal yerine koymak

[isim]

• Yararlıktan, kullanıştan kaldırma, silme, bozma

• Herhangi bir hükmün geçersiz olduğunu gerekçeleri ile göstererek çürütme

Ata Sözleri ve Deyimler

• iptal etmek

[isim]

[denizcilik]

• Gemi yönetimiyle ilgili en yüksek görevli

  Başkasını seçselerdi, o kaptan, ben de seve seve dalgıç ya da hava verici makineci olurdum. - Halikarnas Balıkçısı

[spor]

• Takım oyunlarında takımı temsil eden kimse

• Kaptan pilot

• Yolcu otobüsü sürücüsü

[tarih]

• Balkanlarda çete savaşı yapan milis gücünde çarpışan kimse, efe

  Yaşar Kaptan dedikleri bir sarı yılan / Kayalar kadısını durdurur divan - Halk türküsü

[sıfat]

[ticaret]

• Büyük ölçüde, çok miktarda yapılan (alışveriş), perakende karşıtı

• Toplu bir biçimde olan, global

  Edebiyat, sanat, fikir, ilim ve başlıca değerlerimize toptan bir bakış lütfeder misiniz, efendim! - Ahmet Kabaklı

[zarf]

• Toplu bir biçimde

  Mahalle halkının şehirden toptan aldıklarını taşıyan ... pazar kayıkları gider gelirdi. - Abdülhak Şinasi Hisar

[isim]

• Aptal olma durumu

• Aptalca iş

  Bu hikâye akılalmaz bir aptallıktan başka bir şey değildi. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

• aptallığa vurmak
• aptallık etmek

[isim]

• Pirinç, bakır, kalay vb. madenlerden çekilerek gümüş ve altın yaldız vurulmuş ince metal iplik

• Pamuk ipliğine sırma katılarak eğrilmiş iplik

[sıfat]

• Bu tür iplikten yapılmış

[isim]

• Saptamak işi, tespit

  Bazı açıklamalar ve saptamaları şimdi yapmanın zorunlu olduğu anlaşılıyor. - Aydın Boysan

[sinema]

• Gümüş bromür kalıntılarını eritmek için filmin kimyasal bir eriyikten geçirilmesi

[isim]

• Kaptan olma durumu

• Kaptanın mesleği ve rütbesi

[-i]

• Bir şeyi belirgin kılmak, tespit etmek

• Bir şeyi sağlam bir biçimde yerleştirmek, oynamaz duruma getirmek, tespit etmek

[isim]

• Saptanmak işi

[sıfat]

• Biraz aptal, alık salık

  Asansör durduğunda, aptalca olduğunu bile bile hâlâ bu kaçırılma olasılığına kafa yoruyorum. - Ahmet Ümit

[zarf]

• (apta'lca) Aptala yaraşır nitelikte, aptal gibi, aptalcasına

  Şakir Bey, aptalca bulduğu bu fikre karşı istihzasını gizlemeyerek sert sert güldü. - Peyami Safa

[sıfat]

• Çok taze

  Hepsi de tavuğun dibinden sabah sabah çıkmış, taptazedir. - Ercüment Ekrem Talu

[zarf]

[mecaz]

• Bozulmadan, değerinden bir şey yitirmeyerek

  Ama bu güzel, bu ince hatıra, bütün acılığı ve bütün tatlılığı ile içinde taptaze duruyor. - Yusuf Ziya Ortaç

[isim]

• İmrenme

  Gıptayla bakıp zaman zaman gökyüzüne / Rüzgârları hür, kuşları hür zannederiz - Arif Nihat Asya

Ata Sözleri ve Deyimler

• gıpta etmek

[isim]

[eğitim bilimi]

• Yabancı ülkelerde okuyacak öğrenciler için gönderilen kabul belgesi

[ticaret]

• Poliçelerin üzerine `kabulümdür` biçiminde yazılarak altı imzalanan açıklama, kabul

[nesnesiz]

• Saptama işi yapılmak, tespit edilmek