[isim]

• Pişmek işi

  Şerafettin'in hanımı böreği fırına yeni sürmüş, daha bir yarım saati varmış pişmeye. - Ayşe Kulin

[nesnesiz]

• Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek

  Börek geç pişer.

• Isıtma sonucu belirli bir kullanıma uygun duruma gelmek

  Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer.

• Meyve olgun duruma gelmek

  Yere düşenlerin beraberce yenmesine önce ses çıkarmadılar fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti. - Refik Halit Karay

• Pişik oluşmak

  Çocuğun apış arası pişmiş.

[mecaz]

• Bir konuyu iyice öğrenmek

[mecaz]

• İşe alışıp beceri ve ustalık kazanmak, zorlukları göğüslemek

  Ama ticarette küçükten pişmek lazım. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]

• Herhangi bir iş için konuşup hazırlanmak

[mecaz]

• Bunalacak kadar sıcaklık duymak

Ata Sözleri ve Deyimler

• pişmiş armut gibi eline düşmek
• pişmiş aşa (soğuk) su katmak
• pişmiş kelle gibi sırıtmak
• pişmiş tavuğun başına gelmemek

[isim]

• Tepişmek işi

[nesnesiz]

[-le]

• Birbirini tepmek

  O günlerde atlar tepişecek, diyordu. - Tarık Buğra

• İtişip kakışmak