[isim]

[halk ağzında]

• Mayalı hamurdan yapılan, yağda kızartılarak pişirilen bir yiyecek türü

  Şepit ekmekleri ve pişiler som altın gibi değerli; sarılmış düzülmüş, yol azığı diye ayrılmıştı. - Nezihe Araz

[isim]

• Apış arası, koltuk altı gibi tenin birbirine sürtünen yerlerinde ter, idrar veya dışkının yakmasıyla oluşan kızartı

[isim]

• Pişme işi

[sıfat]

• Pişirim

[isim]

• Pişirme işi

[isim]

• Pişirmek işi

  Kaynanasının da hiç olmazsa puf böreği pişirmeyi bilmesini isterdi. - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

• Pişirtmek işi

[-i]

• Bir besin maddesini gerektiği kadar ısıda tutarak yenebilecek veya içilebilecek bir duruma getirmek

  Ayşe Nine de onlara bir yorgunluk kahvesi pişiriyordu hem de denizcilerle yârenlik ediyordu. - Halikarnas Balıkçısı

[nesnesiz]

• Isı etkisiyle belirli bir kullanıma elverişli duruma getirmek

  Tuğla pişirmek. Çömlek pişirmek.

[mecaz]

• Çalışarak öğrenmek

[mecaz]

• Olgunlaştırmak

[mecaz]

• Bunaltacak kadar ısıtmak, yakmak

  Bu ceket beni pişirdi.

Ata Sözleri ve Deyimler

• pişirip kotarmak

[-e]

[-i]

• Pişirme işini yaptırmak

  Ben olsam kuru fasulye pişirtirdim. - Orhan Kemal

[isim]

• Pişirilmek işi

  Yemeğin gerek pişirilmesinde gerek yenmesinde ayrı ve hususi ananeler cereyan ederdi. - Asaf Halet Çelebi

[isim]

• Pişirme işi

[nesnesiz]

• Pişirme işine konu olmak

[sıfat]

• Pişirilecek kadar olan

[isim]

• Pişirmeyi sağlayan şey

• Fırınlarda ekmek veya herhangi bir şey pişirme işini yapan kimse

  Aydınlık yüzlü bir kadın, bir mısır pişiricisine sokuldu, taze mısırlardan birisini işaret etti. - Muzaffer Buyrukçu

[isim]

• Pişirilme işi

[isim]

• Pişirici olma durumu