[nesnesiz]

• Başta kepek oluşmak

• Elma, susuz ve tatsız duruma gelmek

  Bu elma kepeklenmiş, çok tatsız.

[nesnesiz]

• Pelte kıvamında olmak

[nesnesiz]

• Korunmak, saklanmak amacıyla bir yeri, bir şeyi kendine siper etmek veya siper altına, arkasına veya içine girmek

[isim]

[eskimiş]

• Yıldırımsavar

[nesnesiz]

• Sepetleme işi yapılmak

[teklifsiz konuşmada]

• Bir yerden uzaklaştırılmak, kovulmak

[nesnesiz]

• Perdeleme işine konu olmak

  Gene o perdelenmiş gözlerinden kudurtucu bir manasızlık fışkırıyor. - Peyami Safa

[isim]

• Belli bir yönteme göre düzenlenen, bilim, sanat ve uğraş dallarının tüm bilgilerini ayrıntılı olarak bir arada bulunduran, genellikle birkaç ciltten oluşan kitap, bilgilik

  Bir uzmanla buluşacağı zaman ansiklopediyi açar, o konuyla ilgili maddeyi okur. - Salâh Birsel

[nesnesiz]

• Çepelli duruma gelmek

• Karışıp bozulmak

[sıfat]

• Emperyalizm yanlısı olan, yayılmacı, yayılımcı

  Böylelikle İstanbullu işçi iki emperyalist sermayenin çarpışmasına alet olacaktı. - Nazım Hikmet

[sıfat]

[dil bilgisi]

• Yansımalı

[sıfat]

[eskimiş]

• Tapınan

• Delicesine seven

[isim]

• Peltekleşmek işi

[nesnesiz]

• Pelte kıvamını almak

[mecaz]

• Çok yorulmak

  Çok yoruluyorlardı elbet, gövdeleri pelteleşiyordu, kıpırdayacak hâlleri kalmıyordu. - Muzaffer Uyguner

[mecaz]

• Donuklaşmak, yumuşamak, ağırlaşmak

  Tramvay çanları bile sertliklerini kaybederek pelteleşmiş bir hâlde kulak zarına yapışıyorlardı. - Peyami Safa

[isim]

• Pekleştirmek işi

[-i]

• Pençeleme işini yaptırmak