[isim]

• Sığırın iki kürek kemiği arasından ve pirzolalık yerinden çıkartılan, kemiğinden sıyrılmış et dilimi

[isim]

[fizik]

• Bir elektrolitin içine daldırılan, artısına anot, eksisine katot denilen iki iletken çubuktan her biri

[isim]

• Kartlar üstüne işlenmiş bilgilerin düzenli bir dizgeye göre derlenmesi

• Bu biçimde derlenmiş kartların saklandığı kutu, dolap vb., kartoteks

[isim]

• Noterin görevi veya makamı

• Noter

[sıfat]

• Uyuşturucu

[sıfat]

• Nekroz görünümünde veya durumunda olan

[isim]

• Bir ayakla üzerine binilip öbür ayakla yeri teperek yol alınan ve bir yönetme kolu ile arka arkaya iki tekerleği bulunan çocuk oyuncağı

[-i]

• Pişen yemeği başka kaba boşaltmak

  İki kız kardeş güle söyleye sofralarını hazırlayıp yemeklerini kotardılar. - Memduh Şevket Esendal

• Hazırlamak

[mecaz]

• Bir işi tamamlamak, bitirmek

[mecaz]

• Üstesinden gelmek

  Yeter ki o beni içeri sokabilsin ve ben bu röportajı kotarayım. - Ayşe Kulin

[-i]

• Bir harita veya taslaktaki miktarın kotlarını koymak, numaralamak

[isim]

[müzik]

• Notalamak işi, notasyon

• Seslerin ve icranın işaretleri olarak belirlenen şekiller bütünü, notasyon

• Halk oyunlarındaki hareketlerin işaret ve şekil olarak yazılması, notasyon

[sıfat]

• Otoriteli

[-i]

• Hayvanı veya sürüyü otlayabileceği bir yere götürmek, otlamaya bırakmak, otlamasını sağlamak

[nesnesiz]

• Hayvan otlamak

  Geniş yaylalarında otlanırken sürüler / Çobanı kaval çalar, taşı toprağı güler - Faruk Nafiz Çamlıbel

[argo]

• Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinmek

[-i]

[halk ağzında]

• Zehirlemek, ağılamak

• Otamak

[isim]

[gök bilimi]

• Uzay adamı