[isim]

• Son

  Ben nihayete doğru yanımdaki çocuğu dürterek kalktım. - Ömer Seyfettin

[zarf]

• (ni'ha:yet) Sonunda

  Nihayet duam kabul olundu, önümde hiçbir hicap kalmadı, hakikat bana olduğu gibi tecelli etti. - Necip Fazıl Kısakürek

[zarf]

• -den başka bir şey değil

  Ama bu, nihayet bir nüktedir. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

• nihayete ermek
• nihayet vermek

[isim]

• Nihayetlenmek işi

[zarf]

• Sonunda

[nesnesiz]

• Bitmek, son bulmak, sona ermek

[sıfat]

• Sonsuz, sonu gelmez, bitip tükenmez

  O, şimdi bir sahnenin önünde vatanının her bucağından gelen nihayetsiz minnet ve şükran uğultusunu işitiyordu. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

[isim]

• Nihayetsiz olma durumu