[isim]

[ekonomi]

• İşletilen paranın faiz katılmamış bütünü

[isim]

• Kaba şeyler dikmeye, bağlamaya yarayan ince sicim veya kalın iplik

  Onları arkadan kınnapla bağlamıştı. - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

[kimya]

• Yangın bombalarının doldurulmasında kullanılan, alüminyum veya sodyum palmitatla kıvamlaştırılmış madde

[isim]

[eskimiş]

• Saygı, onur ve büyüklük anlamıyla kullanılan bir söz

  Prens cenapları için oturacak yer arıyoruz. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

• cenapları

[isim]

• Kütahya iline bağlı ilçelerden biri

[isim]

• İçinde türlü eğlence ve oyun yerleri bulunan alan

  Lunaparklarda döner salıncaklar vardır hani. - Çetin Altan

[isim]

[eskimiş]

• Sakınma, çekinme, kaçınma

Ata Sözleri ve Deyimler

• içtinap etmek

[sıfat]

[eskimiş]

• Cömert

• Onurlu, şerefli

  Senin annen mert, doğru ve alicenap bir kadındır. - Halide Edip Adıvar

[zarf]

• Onurlu, şerefli bir biçimde

  Başkalarını tesir altında bırakması, zamanında alicenap davranması onun hakikaten kuvvetli bir kadın olduğunu ispat etmektedir. - Asaf Halet Çelebi

[isim]

[bitki bilimi]

• Hünnapgillerden, yenilen meyvesi için özellikle Batı ve Güney Anadolu'da yetiştirilen dikenli bir ağaç, çiğde (Zizyphus jujuba)

  Küçük bahçede acı badem, ayva, nar, hünnap ağaçları görürüm. - Sait Faik Abasıyanık

• Bu bitkinin meyvesi

[isim]

• Alicenap olma durumu

  Alicenaplık gösterdiler, tebessümleriyle beni af buyurduklarını anlattılar. - Refik Halit Karay

[isim]

[eskimiş]

• Vişne şurubu

[isim]

[bitki bilimi]

• Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, örneği hünnap olan ve sıcak ülkelerde yetişen bir bitki familyası