[isim]

• Karşılık verme, karşılama, karşılık

• Karşı gelme, başkaldırma

• Toplu yerlerde yüksek sesle hatim okunurken Kur'an okumasını bilenlerin gözleriyle Kur'an'ı takip etmesi, bilmeyenlerin dinlemesi

  Tevfik'in kızı selatin camilerine ramazanda mukabele için büyük ücretlerle çağrılıyordu. - Halide Edip Adıvar

[eskimiş]

• Karşılaştırma, karşılıklı yapılan okuma

Ata Sözleri ve Deyimler

• mukabelede bulunmak
• mukabele etmek
• mukabele okumak

[sıfat]

• Karşılığı olan

[zarf]

[eskimiş]

• Karşılık olarak

• Birinin söylediği söze karşılık söylenen `ben de, size de, sizlere de` anlamında kullanılan bir söz

  Hürmetler ederim. -Bilmukabele.

[isim]

• Camilerde Kur'an okuyan kimse

[eskimiş]

• Bürolarda temize çekilmiş hesapları müsveddeleri ile karşılaştıran görevli

[eskimiş]

• Askerin yoklamasını yapan kimse

[sıfat]

• Karşılığı olmayan

  Yaptığı edep dışı hareketleri nasıl olup da mukabelesiz bırakıyorsunuz? - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

• Mukabeleci olma durumu