[isim]

• Yorgunluğu gidermek için duraklama

  Köye gidinceye kadar iki yerde mola verdik.

• Ara verme

[denizcilik]

• Koyuverme

  Halatı, mola ettiler.

[spor]

• Voleybol ve basketbolda takımların oyun içinde taktik alışverişleri yapmak için aldıkları dinlenme

Ata Sözleri ve Deyimler

• mola almak
• mola vermek

[isim]

[tarih]

• Büyük kadı

  Mısır mollası.

• Medrese öğrencisi

• Büyük bilgin

[mecaz]

• Dinî yönü ağır basan kimse

[isim]

[jeoloji]

• Karbonatlı kum taşı

[sıfat]

• Mola verilen

[zarf]

• Mola verilerek

[isim]

[müzik]

• Bir sesin yarım ton kalınlaştırılacağını gösteren nota işareti

• Böylece kalınlaştırılmış ses

  Si bemol.

[isim]

[denizcilik]

• Geminin rüzgârüstüne veya rüzgâraltına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme, bazısını germe işlemi

• Makaraları birbirine kavuşan bir palangayı açıp uzatma işi

[isim]

[jeoloji]

• İçinde magnezyum, kalsiyum, demir ve alüminyum bulunan, amfibol grubundan doğal silikat

[isim]

[mimarlık]

• Pişmiş toprak, cüruf ve çimento karışımından yapılmış, ses geçirmez, delikli briket türü

[sıfat]

[mecaz]

• Çok sık hastalanan, sağlıksız (kimse)

  Nanemollalar gibi boyuna hastalık derken, derdi nedir diye içine vesvese girecek... - Sermet Muhtar Alus

• İşten kaçınan, üşengeç

[alay yollu]

• Güçsüz, dayanıksız (kimse)

[isim]

• Molla olma durumu

[isim]

[kimya]

• Element veya bileşikleri oluşturan ve onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim, madde

[fizik]

• Fiziksel kimyada bir veya birkaç atomun birleşmesinden oluşan, birkaç çekirdek veya elektronlu yapı

[mecaz]

• Bir bütünün en küçük parçası

[isim]

• İri, kepekli un

[isim]

• Toprak ve kireçle karışık taş kırıntıları, yapı döküntüsü, inşaat atığı

[sıfat]

[mecaz]

• Değersiz, işe yaramaz (şey veya kimse)

  İki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz film sıralanınca insanın nefesi kesiliyor. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[sıfat]

• Moleküle ilişkin, molekülle ilgili

  Moleküler kimya.

[isim]

• Giresun iline bağlı ilçelerden biri