[isim]

• Kışlamak işi

[nesnesiz]

• Kış olmak

  Bu yıl erken kışladı.

• Kışı bir yerde geçirmek

  Armudu taşlayalım / Dibinde kışlayalım - Halk türküsü

[-i]

[halk ağzında]

• Kuş ve kümes hayvanlarını ürkütmek

[isim]

• Alkışlamak işi

  Onlar da ilk defa candan alkışlamanın o güzel tadını tadıyorlardı. - Tarık Buğra

[isim]

• Nakışlamak işi

[-i]

• Bir şeyin beğenildiğini, onaylandığını anlatmak için el çırpmak

  O zaman biz hayranları onu şiddetle alkışlardık. - Attila İlhan

[mecaz]

• Beğenmek, takdir etmek

[-i]

• Nakışla bezemek, işlemek

  Bir ağaç kütüğünü keser, oyar, nakışlayıp bezerdi. - Samiha Ayverdi

[isim]

• Kışkışlamak işi

[-e]

[-i]

• Genellikle kümes hayvanlarını `kış kış` diye kovalamak

[mecaz]

• Uzaklaştırmak

  Derhâl içinden tövbe edip zihninden kışkışladı bu habis fikirleri. - Elif Şafak