[sıfat]

• İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı

  Hamakat, dalalet ve kötü niyetin bu kadarına söylenebilecek bir şey yoktur. - Necip Fazıl Kısakürek

• Zararlı, tehlikeli

  Kötü adam.

• Korku, endişe veren

  Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk. - Ruşen Eşref Ünaydın

• Kaba ve kırıcı

  Kızına söylemedik kötü lakırtı bırakmamış. - Memduh Şevket Esendal

• Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan

[zarf]

• Aşırı, çok

  Kız, oğlana kötü tutuldu.

Ata Sözleri ve Deyimler

• kötü kişi olmak
• kötü komşu insanı hacet sahibi eder
• kötü kötü düşünmek
• kötü olmak
• kötü söyleme eşine, ağı katar aşına
• kötü söylemek
• kötüye çekmek
• kötüye kullanmak

[isim]

• Kötülemek işi

[isim]

• Kötü olma durumu, kemlik, şer

  Bunun için iyilerle kötüleri, iyilikle kötülüğü ayırt edebilmek lazım. - Necip Fazıl Kısakürek

• Zarar verecek davranış veya söz

  Hiç çare yok, bu tüller yırtılacak ve bütün korkunçluğuyla kötülük ateşi çıkarılacaktır ortaya. - Çetin Altan

Ata Sözleri ve Deyimler

• kötülük etmek (veya yapmak)

[-i]

• Biri veya bir şey için olumsuz, aşağılayıcı, hoş olmayan sözler söylemek

  İsveçli doktorun suyu kötülemekteki asıl amacı, Viyana'da bir bira fabrikası açmak iznini elde etmekmiş. - Salâh Birsel

[nesnesiz]

• İnsanın sağlığı bozulmak

[nesnesiz]

• Nesnelerin niteliği bozulmak, kalitesi bozulmak

[isim]

• Kötülenmek işi

  Talihimize küseriz ama millî menfaat prensiplerinin bizim yüzümüzden kötülenmesini istemeyiz. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]

[felsefe]

• Her şeyi kötü yanıyla ele alan, hep en kötüyü bekleyen, kötüye yorumlayan, karamsar, bedbin, pesimist, iyimser karşıtı

  Günlerimi neşeli ve hülyalı iki kısma ayıran iki tabiatım, kötümser ve iyimser iki felsefem vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

[sıfat]

• Yaşlılık veya sakatlık sebebiyle yürüyemeyen, ayağa kalkamayan (kimse), oturak

  Duvar diplerinde kötürüm gibi yatıyorlar, uyukluyorlardı. - Ömer Seyfettin

• Yürüyemeyecek derecede sakat (bacak)

  O vakit iki yanmış odundan hiç fark edilmeyen kötürüm bacaklarını gördük. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]

• İşleyemeyen, iş yapamayan

Ata Sözleri ve Deyimler

• kötürümden aksak, hiç yoktan torlak yeğdir
• kötürüm olmak (veya kalmak)

[nesnesiz]

• Kötüleme işi yapılmak veya kötüleme işine konu olmak

  Ortak dostlara her fırsatta çekiştirilip kötülendiğim haberleri geldi. - Refik Erduran

[isim]

• Kötümsemek işi

[isim]

• Kötülenme işi

[sıfat]

• Kötülük isteyen (kimse)

• Kötü niyetli

  Geçkin kızla yakışıklı, kötücül genç adamın dansları, hemen herkesin dile getirebileceği bir an. - Selim İleri

• Kötü huylu

[isim]

• Kötümser olma durumu, karamsarlık, bedbinlik

  Bir kötümserlik bürümüş sizin içinizi. - Nurullah Ataç

[felsefe]

• Her şeyi en kötü yanından ele alan, her durumu karanlık gören ve hep en kötüyü bekleyen dünya görüşü, pesimizm, pesimistlik

[-i]

• Bir olay, bir konu vb.ni yalnız olumsuz yönleriyle düşünmek veya ele almak

[isim]

• Kötüleşmek işi

  Oyun arasından sonraki parçada işler kötüleşmeye başladı. - Nazım Hikmet

[nesnesiz]

• Kötü duruma gelmek

  Havalar kötüleşti.