İçinde Kt Bulunan 5 Harfli Kelimeler

İçerisinde KT olan 5 harfli 17 kelime bulunuyor. İçinde KT olan 5 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "kt ile biten 5 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

OKTAV12, AKTÖR11, AKTİF11, EFEKT11, ÇIKTI10, AKT8, KTE7, KTA7, MAKTU7, KTE7, YEKTA7, MAKTA6, NOKTA6, OKTAN6, SEKTE6, AKTAR5, TAKTİ5

AKTAR (Kelime Kökeni: Arapça ʿaṭṭār)

[isim]

  • Baharat veya güzel kokular satan kimse veya dükkân
  • İğne, iplik, baharat, zarf, kâğıt, tütün vb. satılan dükkân

TAKTİ (Kelime Kökeni: Arapça taḳṭīʿ)

[isim]

[eskimiş]

  • Kesme, parçalama

[edebiyat]

  • Aruz ölçüsünde bir dizeyi ölçünün parçalarına göre ayırma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takti etmek

MAKTA (Kelime Kökeni: Arapça maḳṭaʿ)

[isim]

[eskimiş]

  • Kalem ucunu düzeltmeye yarayan kemikten yapılmış araç

    Bu tabakta kamış kalem, kalemtıraş, kalemi yarmaya ve ucunu düzeltmeye yarayan kemik makta vardır. - Refik Halit Karay

[edebiyat]

  • Divan edebiyatında gazelin veya kasidenin son beyti

[matematik]

  • Kesit

NOKTA (Kelime Kökeni: Arapça nuḳṭa)

[isim]

  • Çok küçük boyutlarda işaret, benek
  • Bazı harflerin üzerine konulan ufak işaret
  • Yer

    Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık. - Ahmet Haşim

  • Konu, konu ile ilgili önemli bölüm

    Genç adam o noktada alaka uyandırıcı bir şey keşfetmiş gibiydi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Nöbetçi bulunan yer

    Orada polis noktası var.

  • Nöbetçi, gözcü, bekçi

    O yokuşun başındaki küçücük karakolun her gece çıkardığı noktayı unutuyorsunuz. - Ömer Seyfettin

[mecaz]

  • Sınır, derece, radde

    Savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada...

[dil bilgisi]

  • Cümlenin bittiğini anlatmak için sonuna konulan, küçük benek biçimindeki noktalama işareti (.)

[matematik]

  • Hiçbir boyutu olmayan işaret

[spor]

  • Orta nokta

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nokta koymak
  • noktasına virgülüne dokunmadan

Birleşik Kelimeler: nokta atışı, noktainazar, nokta memuru, nokta nokta, nokta turizmi, noktası noktasına, başnokta, iki nokta, kara nokta, karanlık nokta, kırmızı nokta, kilit nokta, kör nokta, maddesel nokta, orta nokta, ölü nokta, sarı nokta, siyah nokta, üç nokta, alevlenme noktası, başa baş noktası, başlangıç noktası, başucu noktası, besleme noktası, boğumlanma noktası, buharlaşma noktası, can noktası, çıkış noktası, dayanak noktası, denetim noktası, doğu noktası, donma noktası, doruk noktası, doyma noktası, doyum noktası, dönüm noktası, düğüm noktası, ergime noktası, güney noktası, güz noktası, hareket noktası, ilkbahar noktası, izabe noktası, kavrama noktası, kaynama noktası, kerteriz noktası, kırılma noktası, kuzey noktası, nirengi noktası, odak noktası, parlama noktası, penaltı noktası, polis noktası, püf noktası, santra noktası

OKTAN (Kelime Kökeni: Fransızca octane)

[isim]

[kimya]

  • Formülü C8H18 olan doymuş hidrokarbonlara verilen ad

SEKTE (Kelime Kökeni: Arapça sekte)

[isim]

  • Olmakta olan bir şeyin birdenbire durarak kesilmesi, durgu

[eskimiş]

  • Bozukluk

[eskimiş]

  • İnme, felç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sekte vermek
  • sekte vurmak
  • sekteye uğramak
  • sekteye uğratmak

Birleşik Kelimeler: kalp sektesi

DİKTE (Kelime Kökeni: Fransızca dictée)

[isim]

  • Bir başkasına o anda söyleyerek yazdırma, yazdırım
  • Bu biçimde yazdırılan şey

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dikte etmek

DİKTA (Kelime Kökeni: Almanca Diktat)

[isim]

  • Hiçbir şart olmaksızın körü körüne uyulması gereken buyruk

MAKTU (Kelime Kökeni: Arapça maḳṭūʿ)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Kesik
  • Kesin olarak değeri biçilmiş
  • Ölçü ile satılmayan, götürü

Birleşik Kelimeler: maktu fiyat

NÜKTE (Kelime Kökeni: Arapça nukte)

[isim]

  • İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, espri

    Hoş konuşur, nükteleri kahvelere intikal etmiştir, kıyafeti ve tavrı zariftir. - Halide Edip Adıvar

[eskimiş]

  • Yazıda, resimde, sözde ve davranışta ince, derin anlam, espri

    Bu fıkradaki nükteyi anlayamadım.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nükte yapmak

YEKTA (Kelime Kökeni: Farsça yektā)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Tek, eşsiz

AKTAŞ

[isim]

[mineraloji]

  • Lüle taşı

ÇIKTI

[isim]

[ticaret]

  • Üretim sonucu ortaya çıkan ürün, girdi karşıtı
  • Artık

    Sanayi çıktısı.

[bilişim]

  • Bilgisayarda yazılan bir metnin kâğıda dökülmüş biçimi, çıkış
  • Mezuniyet belgesi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çıktı almak

Birleşik Kelimeler: girdisi çıktısı

AKTÖR (Kelime Kökeni: Fransızca acteur)

[isim]

[sinema]

[tiyatro]

  • Erkek oyuncu

    En pişkin aktörler bile bizim kadar rollerini başaramazlar. - Etem İzzet Benice

[mecaz]

  • Herhangi bir olayda etkisi veya katkısı olan kimse

Birleşik Kelimeler: başaktör

AKTİF (Kelime Kökeni: Fransızca actif)

[sıfat]

  • Etkin, canlı, hareketli, çalışkan, faal

    Farkına varmadan ezbercilikten kurtulup aktif araştırıcı olmuşsunuz. - Haldun Taner

  • Etkili
  • Çalışan, çalışmasını sürdüren

    Hâlâ aktif bir kurumdur.

[isim]

[dil bilgisi]

  • Etken

[isim]

[ekonomi]

  • Bir ticarethanenin, ortaklığın para ile değerlendirilebilen mal ve haklarının tümü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aktif rol oynamak

Birleşik Kelimeler: aktif enerji, aktif fiil, aktif güç, aktif metot, aktif taşıma, radyoaktif izotoplar