[isim]

• Duvar kenarına yerleştirilen, üstüne ayna ve başka süs eşyası konulan, çekmeceli, dolaplı mobilya

  Mektupları götürmüş, konsolun üzerine koyuyordu. - Tarık Buğra

[mimarlık]

• Yalnız bir yanındaki dayanak tarafından taşınan, diğer bölümleri boşlukta olan yatay yapı ögesi

  Konsol kiriş.

[isim]

[ekonomi]

• Vadesi belli olmayan ve yalnızca faizi ödenen devlet tahvili

• Bir tür iskambil oyunu

[isim]

• Yabancı ülkelerde, orada bulunan yurttaşlarının haklarını koruyan, bağlı bulunduğu hükûmete siyasal ve ticari bilgileri veren dış işleri görevlisi, şehbender

  Konsolosların her biri bağımsız bir vali gibi davranırdı. - Necati Cumalı

[sıfat]

[ekonomi]

• Vadesi uzatılan (borç)

[isim]

• Tahvil, hisse senedi vb. şeyleri alıp satan kimse

[isim]

• Konsolos olma durumu

• Konsolosun makamı veya görevi, şehbenderlik

  Bir konsolosluk demek bir millet temsilciliği demektir. - Sait Faik Abasıyanık

• Bu işin görüldüğü daire, konsoloshane

  Bütün konsolosluklar orada ve önleri bahçeli şirin villalar içinde. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

[eskimiş]

• Konsolosluk

  Konsoloshane bu ilanı bütün gazetelere dağıttı. - Falih Rıfkı Atay

[isim]

• En yüksek derecedeki konsolos

[isim]

[ekonomi]

• Süreletme

• Yapıları benzer durumda olan nesnelerin birleştirilmesi

• Firmaların tüzel kişiliklerinin ortadan kaldırılarak yeni bir tüzel kişilikte birleştirilmesi

[isim]

• Başkonsolos olma durumu

• Başkonsolosun yaptığı iş