[sıfat]

• Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç(II) ve zor karşıtı

  Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı. - Halit Ziya Uşaklıgil

[isim]

• Kolaylık

  İşin kolayını buldum.

[zarf]

• Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basitçe

Ata Sözleri ve Deyimler

• kolay gele! (veya gelsin!)
• kolayına bakmak (veya kaçmak)
• kolayına gelmek
• kolayını bulmak
• kolayı var

[sıfat]

• Kolay duruma getiren

[isim]

• Kolay olma durumu

• İşlerin kolayca yapılmasını sağlayan şey

  Telefon bir süs değil, kolaylıktır.

• Bir işi yapabilme durumu veya imkânı

Ata Sözleri ve Deyimler

• kolaylık göstermek

[zarf]

• Kolay bulunabilir yerde, el altında

[isim]

• Kolaylamak işi

[sıfat]

• Oldukça kolay

[zarf]

• (kola'yca) Kolaylıkla, sıkıntı çekmeden

  Takvimin kapak yaprağını ve günlük yapraklarını kolayca çevirdim. - Refik Halit Karay

[-i]

• Bir işi bitirmek üzere olmak, bir işin sonuna yaklaşmak

  Beraber otururuz, ben de yazılı yoklamaları kolaylarım. - Nezihe Meriç

[isim]

• Kolaylanmak işi

[zarf]

• Sıkıntı çekmeden, güçlüklere uğramadan, kolayca

  Çuvalları kolaylıkla taşıyan hamallar benim kuvvetsiz ve çelimsiz vücudumla alay ettiler. - Kemal Bilbaşar

[sıfat]

• Bir işi yaparken kolay ve kestirme yolu seçen (kimse)

[nesnesiz]

• Bir iş sonuna yaklaşmak, bitmek üzere olmak

[isim]

• Kolaylaşmak işi

[nesnesiz]

• Kolay duruma gelmek

  Böyle olursa zamanla kızının aklını çelmek kolaylaşırdı. - Necati Cumalı

• Engel ve güçlükler ortadan kalkmak

[isim]

• Kolaycı olma durumu

[sıfat]

• Çok kolay

[zarf]

• (kola'ycacık) Çok kolay bir biçimde

  Kapının sarı tokmağını avuçlayıp çeviriyor, kolaycacık açılıyor kapı. - Zeyyat Selimoğlu

[isim]

• Kolaylaştırmak işi